Dünyanın en büyük ekonomileri içerisinde 576 milyar dolar ile 20. sırada bir ülke. Yani bizim iki basamak altımızda. Aslında sıralamadaki yerine bakıp da aldanmayın, nüfus yapısıyla karşılaştırıldığında, dünya finans sisteminin kapalı kutusu olması, finans dünyasının kritik noktası gibi özellikleriyle dikkat çekici bir yapısı var.
Türkiye ise Suudi Arabistan’ın üzerinde, 750 milyar dolarlık Hollanda’nın altında 18. sırada yer alıyor. İki ülkeye bakarsanız İsviçre toprak bakımından Türkiye’nin yüzde 5’i kadar… Biz AB üyeliği ile ilgili tartışmalar yaparken, AB üyeliğini istememiş bir ülke.
78 milyonluk ülkeyle biz en fazla 750 milyar dolar büyüklük yakalarken, onların elde ettiği 576 milyar doları kullanan insan sayısı, yani nüfusu 8 milyon kişi civarında. Dünya çapında markalara sahipler, bizim uluslararası çapta bir tek markamız yok.
Temiz mi bilemeyiz, diyemeyiz de ama, dünya gizli hesaplarının merkezi olduğunu biliyoruz. Elbette siyasetçilerimizin iddia ettiğinin aksine bizi kıskandıklarını düşünmek de saflık olur. Ama ben onları kıskandım. Ne yaptıkları işlerle, ne de zenginlikleriyle değil. Bilinçli, hesap bilen ve rüşvet kabul etmeyen vatandaş yapısıyla…
Ayrıntılara girmeden önce, sağlaması için lütfen aklınızdan şu örneğin yanıtını verin. Sokağa çıksak ve 100 TL versek, almayan insan sayısı kaç olur? Biraz daha resmileştirelim. Siyasetçiler çıksa ve dese ki: Herkese ayda bin TL vereceğiz? Bunun için de referanduma gidiyoruz. Kabul edenlerin ezici ağırlığını tahmin edebiliyorum.
Nitekim erken emeklilik fırsatı doğduğunda ya da bu iktidar döneminde sistematik iane dağıtıldığında ortaya konulan tavrı biliyoruz. Ama İsviçreliler öyle yapmadı.
“İsviçre’de ‘her vatandaşın maaşa bağlanması’ teklifi referanduma giderek reddedildi. İsviçre’de herkese maaş referandumundan yüzde 78 oyla hayır çıktı.
BBC’nin Swiss TV kanalına dayandırdığı haberine göre, referanduma katılanların yüzde 78’i, çalışan çalışmayan herkese genel maaş bağlanmasını öneren referandumunda hayır oyu kullandı. Öneride her ay yetişkinlere ortalama 2 bin 500 İsviçre frangı yani yaklaşık 7 bin 500 liraya yakın maaş verilmesi talep ediliyordu.”
Demek ki neymiş ‘sadece bedava sirke değil, beleş para da baldan tatlı’ değilmiş. Çok mu zengin oldukları için reddettiler? Şüphesiz hayır. Çünkü böylesine ianelerin sonuçta faturasının önlerine geleceğini biliyorlardı. Karşılıksız para aldıklarında, iki gün sonra siyasetçilerin bunu şantaj malzemesi yapacağını biliyorlardı.
Dağıtılan paranın iktidarlara değil, kendilerine ait olduğunu biliyorlardı. Emek vermeden para almanın ayıp olduğunu biliyorlardı. Çünkü vatandaş olmak bunu gerektirir. Şimdi tekrar en başa dönüp soruyorum:
Siyasetçiler yarın çıksa ve her kişiye bin TL teklif etse, referandumdan yüzde kaç evet çıkar? İşte bu fark gelişmişliği gösterir. Geriye ne konuşursanız konuşun, içi boş kahramanlık nidasına girer.