Bu hafta Türkiye siyasetinde yaşananlar ve bunların piyasalara ve ekonomiye etkileri konusunda ısrarla bir yazı yazmamı, yorum yapmamı bekleyen değerli okurlarım için ben de ısrarla benim aşağı tam 2 yıl önce yazdığım 3 Mayıs 2015 tarihli İrrasyonel Beklentiler Teorisi başlıklı yazımı okumalarını önerdim. Buna karşın devam eden ısrarlar karşısında o yazımdan da yararlanarak bugünkü durumu ele alıp analiz etmekten geri duramayacağımı görüyorum.
Önce o yazımı aşağıya bir kez daha alayım, sonra bugüne geleyim.
“Rasyonel beklentiler teorisi
Rasyonel sözcüğü, akla dayalı, ölçülü ve hesaplı anlamına geliyor. İrrasyonel sözcüğü ise bunun karşıtı bir anlam taşıyor: Akla dayalı olmayan, ölçüsüz, hesapsız.
Rasyonel beklentiler teorisi, bu teoriyi geliştiren iktisatçılardan ikisine (Lucas, 1995 ve Sargent, 2011) Nobel Ekonomi ödülü kazandırmış bir ekonomi teorisi. Teoriye göre bütün veriler açıklandığı için piyasadaki karar alıcılar, en az ekonomiyi yönetenler kadar, olaylar ve gelişmeler hakkında bilgi sahibi olur. Bu durumda piyasadaki karar alıcılar, ekonomi yönetiminin alacağı önlemlerin etkilerini önceden tahmin eder ve ona göre davranırlar. Hükümetin ekonomiyi büyütmek için tüketimi arttırma kararında olduğunu, merkez bankasının da bu karar paralelinde para arzını ekonomik büyüme oranından fazla arttırdığını düşünelim. Piyasadaki karar alıcılar bu yaklaşımın enflasyon yaratacağı beklentisine girerler ve ürünlerinin satış fiyatlarını yükseltirler. Sonuçta enflasyon ortaya çıkar. Beklenti ne yönde ise gerçekleşme de o yönde olur.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ. (Mahfiegilmez.Com)