Ekonomide dünyada gelişmekte olan ülkelerin sahte rüyası tersine dönerken, bizde de Ankara kavgası başladı. Erdoğan – Davutoğlu ikilisinin yaşadıkları ve yaşattıkları, sonbaharda beklenen bir sıkıntının fitilini ateşledi.
Esasen hiç kimse kendisini kandırmasın; bu bir iktidar kavgasıdır. Gariptir ki iktidar kavgası muhalefetten yoksun bir biçimde, iktidarın kendi içerisinde yapılıyor. Cumhuriyet tarihinde benzer olayları gördük, ama ilk kez bir Cumhurbaşkanı’nın bir parti başkanını görevden almasına şahit oluyoruz; üstelik Başbakan iken.
Şüphesiz burada siyasi bir kavga, çekişme var. Bizi bugüne getirenlerin, kendi iç polemikleri ne kadar ilgi çeker veya sonucu ne oranda değiştirir bilmek mümkün değil, ama bilinen bir şey var ki, Türkiye’nin sıkıntılı sürecini katmerlemekte mahir olduğu.
Bir anayasa kitapçığı yüzünden ülkede kriz çıktığına inanan, bunu pazarlayan kim varsa, şimdi ne diyecek, merak ediyorum. Çünkü bu bir siyasi kriz olduğu kadar, tükenmişliğin de bir yansımasıdır. Durum sakinleşse bile, sürdürülebilirliği kalmamıştır.
Nereden mi biliyoruz? ANAP hükümetleri sırasında Cumhurbaşkanı Özal ile Akbulut ve Yılmaz arasındaki süreç mi bizi krize soktu; yoksa yapılan hataların, iki anahtarlarla bezenip iktisadi olmaktan çıkmasıyla 1994’ü yaşadık.
Cumhurbaşkanı Sezer ile Başbakan Ecevit arasındaki çok pazarlanan anayasa kitapçığının atılmasıyla mı krize girdik; yoksa 1999 depreminin faturası üzerine katmerlenerek gelen yanlış iktisadi tercihlerin, hortumlamaların, Derviş’ten umulanların soktuğu yolun bizi getirdiği 2001 krizini mi?
Peki sorun şimdi yaşadığımız salt Erdoğan ve Davutoğlu arasındaki çekişme mi? Resmi daha büyütelim, dünün ortaklarının, bugün düştüğü anlaşmazlık mı, yoksa 14 yıl boyunca uygulanan yanlış ekonomik tercihlerin, modelin, rant ve kumar ekonomisi tercihlerinin, aşırı borçlanmanın, dünyada tersine dönen eğilimlerin sonucu mu?
Şüpheniz olmasın ki siyasiler, ancak yapılan yanlışların üzerine, olayların ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Ama hiçbir sorun çıkarmasanız dahi, o yanlışlar gelip yüzünüze tokatı vuracaktır. Siyasi kriz sadece zamanlamayı belirler.
1994, 80’lerin sonlarının ve 90’lardaki açmazların faturası olarak; 2001, 94’ten yüzleşilmeyen mirasın, halı altına süpürülen faturanın, üzerine konulan yanlışların, hortumlamaların, yanlış ilişkilerin, çareyi yurtdışında aramanın neticesi olarak, yarın yaşayacağımız da AKP iktidarının kumar ekonomisine bağladığı ülkenin, ucuzlaşan, değerlerini kaybeden, yaratılan sanal dünyanın uyanması olarak karşımızdadır.
Yani senaryo bayat, faturası bildiktir. Daha da önemlisi faturayı ödeyecek insanlar da bellidir. 78 milyon Türk Milleti… Artık obsesif siyasetçilerin esiri olmaktan kurtulup, aynı tarafta olduğumuzu anlamanın zamanı gelmedi mi? Gelmediyse kötü bir haberim daha var.
Artık halının altına sorun süpürmeye yarayacak, dünya ekonomisinde de bir ortam yok. Hiç olmazsa, şimdi siyasetçinin esiri olmaktan kurtulun. Yoksa zaten durum çok tatsız…