Geçtiğimiz hafta sonu Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak, bu yıl 12.sini düzenlediğimiz Kartepe Ekonomi Zirvesi’nde, geleneksel olduğu üzere TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bizler için hazırladığı sunumu dinledik. İçinde eleştirdiğimiz noktalar da var; doğru dediklerimiz de…
Olaylara resmi veriler ve salt iyimserlikle yaklaşarak ciddi bir şaşılığa neden olduğunu düşündüğüm tespitlerin tekrar gözden geçirilmesinde fayda var. Çünkü dünyadan gelen sinyalleri görüp, Türkiye’de makyajlanmış rakamları esas aldığınızda aradaki makasın telafisi zor bir biçimde açılması riskiyle karşı karşıyayız.
Bir tarafta son 3 yılda sadece iş makinelerindeki satışın bile dünyadaki daralmayı işaret ettiğini, 21. yüzyılda ilk kez Çin ve Hindistan istisna tutulduğunda ülkelerin gelişme hızının gelişmişler lehine döndüğünü söyleyen bir TOBB Başkanı vardı.
Öte tarafta ise bu daralmayı göz ardı ederek, ekonomide işlerin düzelebileceğine işaret eden bir TOBB Başkanı… Öncelikle şunun altını çizmek gerekir ki, dünya ile iktisadi anlamda bu kadar entegre olup, rahatsız edici boyutta bağımlılık yaratırsanız, dünyadaki gelişmelerden ayrışamazsınız; yetkililer öyle olduğunu iddia etse bile.
Hisarcıklıoğlu’nun yüzde 4’lük büyüme içinde başlıklara göre paylandırmaya baktığınızda sıkıntı kendisini gösteriyor. Finans yüzdesel anlamda aldığı payla ilk sırada, ikincisi tarım ve dördüncüsü de turizm… Bu üç sektördeki açmazlarımız büyük. Hiç ders çalışmadan, yanlışları görüp, düzeltmeden büyümeyi hayal etmek sıkıntılı bir yaklaşım olduğu kadar, büyük hayal kırıklıklarına da gebe bir ortama neden oluyor.
Yine büyümedeki iç tüketimin payının yüzde 37 ile dikkat çekici olması, kredilendirme açmazlarının ve geçim sıkıntısının arttığı ülkemiz için iyi bir haber değil.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türk reel sektörünün en önemli avantajının tecrübelerinden kaynaklanan risk yönetimi deneyimi olduğunu söyledi. Eğer alacak sigortası şirketleri 180 günün üzerine çılgınlık diyor ve sizin ülkenizde 20 ay vade uygulanıyorsa, bunun adı risk yönetmeyi bilmek olamaz.
Çok güvendiğiniz mali sektörün de durumu parlak değil. Zira bu sene 5 milyar dolar kamu, 59 milyar dolar reel sektör, 108 milyar dolar da mali sektörün vadesi gelmiş borcu bulunuyor. Buna geçen yılın cari açık rakamını da eklediğinizde toplamda nakit 207 milyar dolara ihtiyacımız var ve bu bir defaya mahsus bir durum değil.
Bankacılığın sendikasyon sıkıntısı yaşadığını ve en büyük parayı bulmakla yükümlü olduğunu düşünürseniz de, buradaki bir problemin kamu dahil ekonominin genelinde çok ciddi bir hasar vereceğini görürsünüz.
Daha aktarılacak çok not var, ama bunların tümü olumsuz tabloyu doğrulamaktan öteye geçmeyeceği ve sözü de uzatmaya gerek olmadığı için gerekliliklere ve doğru işlere de bakalım isterim.
Örneğin teknoloji ihracatındaki açmazımız ortada. TOBB Başkanı buna yönelik çalışma yapılmasının çok önemli olduğunu söyledi ki doğru. Dünyada bir tane aracı olmayan Uber Taksi’nin, stok sıfırla çalışan alibaba.com’un başarılarını hatırlatıp, iş yapış modellerini tartışmak gerektiğini söyledi ki, üzerinde çok çalışmamız gereken başlıklar.
Kamunun yüzde 14 pahalı bile olsa yerli mal tercih etmesini zorunlu hale getiren uygulamalar sonrasında alımlarda yüzde 10 diliminin yüzde 30’lara ulaşması umut verici. Nitekim yerli malı belgesiyle de doğru bir yapılanmaya gidildiği görülüyor. Bunun mutlaka desteklenmesi lazım.
Hisarcıklıoğlu’nun Haziran ayı ile birlikte ‘her işi yaparım’ devrinin son bulduğuna yönelik uyarısı ise önemliydi. İstihdam piyasasının şu an bu konuya ne kadar doğru bir hazırlık içinde olduğu tartışılır. Muhtemeldir ki, süre uzatımına gidilecek.
Fakat TOBB Başkanın dünya ve Türkiye ekonomisine yönelik açıkladığı raporda beni en çok etkileyen yerel kalkınma seferberliği oldu. Bu uygulama ister kriz ortamı olsun, ister her şey yolunda gitsin geç kalınmış ve mutlaka hayata geçirilmesi gereken bir yaklaşım.
Buna göre 81 ile 81 akademik danışman sistemi uygulanıyor. Kapasite inşasından veri üretimine, uluslar arası proje üretiminden her oda ve borsa için ar-ge, ur-ge projeleri geliştirilmesine kadar kapsamlı bir hamle.
TOBB Başkanı’nın yerel kalkınma seferberliği olarak duyurduğu bu projenin mutlaka desteklenmesi, il, bölge ve sektörel bazda desteklerden, yapılanmalara kadar bu ilmi görüş doğrultusunda yapılanması lazım.
Elbette burada en büyük eksiklik halen planlı bir ekonominin olmayışı ve bağlantılı olarak sanayi, tarım, işgücü envanterlerinin eksikliği. Bu açığın bir an önce kapatılması lazım. Aksi takdirde yine emekler heba olur.
Çünkü bugünkü tablo hiç de umut vermiyor. Ticaret Sicil Gazetesi verilerine göre 2015 yılında 492 şirket iflas ertelemeye başvurdu. 2015 – 2016 ilk üç ayları karşılaştırıldığında da şirket sayısının 112’den 184’e çıktığı görülüyor. Hisarcıklıoğlu istismar edenlerin olabileceğini, ama bunun bu sistemi devre dışı bırakmaya neden olmasının da ciddi bir hata olacağını söylemesi önemliydi.
Sonuçta tablo çok hoş değil. TOBB Başkanı sorunların olduğunu kabul edip ‘Ama ben battık diyemem, etkisi sanıldığından büyük olur’ sözleri de hem gerçek durumu, hem de yapılması gerekenleri özetliyordu. Elbette etkisi olur, ama ben de kendisine şunu hatırlatayım. Gerçekle yüzleşmeden, sorunları çözmemiz mümkün değil. Proje üretimine devam etsinler; ama gerçeklere de gözlerini yummasınlar. Yoksa hayal kırıklığı noktasında 2001’i mumla ararlar.