Geçtiğimiz hafta sonu Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği’nin organizasyonuyla ekonomi gazetecileri olarak durağımız Edirne idi. Hem ekonomi zirvesine katılmak, hem ili incelemek, hem de tespitlerle bir Edirne fotoğrafı çıkarmak adına not defterimizde dolaştı kalemimiz. Yazı biraz uzun da olsa, anlattıklarımdan daha fazla anlatacaklarım olduğunu belirtmem gerekir. Bu nedenle sabırla okumanızı rica ediyorum.
Edirne ile ilgili söylenecekleri üç başlık altında fırsatları, güzellikleri ve tehlikeli yaklaşımları belirterek toplamak istiyorum. Öncelikle Osmanlı’ya başkentlik yapmış Edirne’ye Cumhuriyet kadınlarının vurduğu damga göğsümü kabarttı.
Sosyal hayattan siyasete, günlük yaşamdan ekonomiye kadar her alanda ilde ağırlığını, her şeye rağmen hissettiren kadınlar, Türkiye adına özlenen bir tabloyu sergiliyordu. Öncelikle istihdamdaki ağırlığını belirterek başlayayım.
Edirne’de kadınların istihdam içerisinde aldığı pay yüzde 44. Türkiye ortalamasının yüzde 25’ler düzeyinde gezindiğini düşünürseniz, bu son derece önemli. Bunda dünyanın önde gelen markalarına tedarik sağlayan bir tekstil firmasının da katkısının oldukça fazla olduğunu söylemek gerekiyor.
İşadamı Kemal Şahin’e ait toplam 4 bin çalışanının 3 bini kadınlar olan bu fabrika, dünya markalarına hizmet verecek kalitede üretim yapıyor; ama gönül isterdi ki, Türk Malı olarak ve markası olarak uluslararası pazardaki yerini alsın. Bence önümüzdeki dönemde birilerinin tedarikçisi olmak yerine, buna ağırlık vermeleri gerekir.
Dönüyorsunuz organik pazara… TOBB’a ve dolayısıyla Edirne Ticaret ve Sanayi Odası’na bağlı Edirne Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Elmas Aslan’ın önderliğindeki ekibin emekleriyle oluşan bu pazarda sadece kadınlar iş sahibi olabiliyor. Pazardaki yer almak için kadın olmak, köylü olmak, bunu ikametgâh ile kanıtlamak ve kendi üretimini satmak başlıca şartları oluşturuyor. Erkekler ise sadece yardımcı rolünde..
Kadının ve erkeğin eşit görüldüğü, birlikte kalkınma modelinin oluşturulduğu bir yapıya doğru emin adımlarla gidiyorlar. Elbette sıkıntılar var; ama en azından gazetecisinden gümrükçüsüne, pazarcısından işçisine, kafa yoran projelere imza atanlarından iş kadınına kadar Cumhuriyet kadınlarının Edirne’ye damga vurduğu görülüyor.
Edirne’deki tehlikeli kafa karışıklığı
Program çerçevesinde gerçekleşen Edirne Ekonomi Zirvesi ise büyük bir kafa karışıklığını ve tehlikeli bir virajı da işaret eder nitelikteydi. Edirne tam bir tarım kenti. Fakat sanayileşme eğiliminin doğru kurgulanmaması halinde, tarım topraklarının tehlikede olduğunu şimdiden söyleyebilirim.
Edirne’nin tarım alanı, sanayi alanı sorgulaması yeterince yaptığı konusunda şüphelerim var. Tarımdan vazgeçilmesine ve daha zengin bir il için sanayileşmenin desteklenmesinin ciddi anlamda Edirne’ye pompalandığını hissettim. Bu çok tehlikeli… Edirneli iyi bilmeli ki tarım Türkiye’nin ve dünyanın önümüzdeki süreçteki en stratejik ve kazanç getirecek alanıdır.
Bu kadar verimli toprakları sanayileşme eğilimiyle katletmek Edirne’ye bir şey getirmeyeceği gibi, özelliğini yitirmesine ve sıradanlaşmasına neden olacaktır. Bir lobicilik faaliyetini en azından gazeteci içgüdüsüyle ilde tespit etmemek mümkün değil.
Şu bir gerçek ki Edirne’de asla tarımdan vazgeçmemeli, bunu daha dinamik, sistemli ve katma değer üreten yöntemleri tartışmalı, sanayileşmeyi de tarıma entegre bir yapıda oluşturmalıdır. Aksi takdirde şunu çok net söylemeliyim ki, bugün umut vaat eden yapısına rağmen Edirne yok olur.
Esnafın AVM’ler nedeniyle karşı karşıya kaldığı yaşam mücadelesi, turizm ve tarım üzerine kurgulanmış ekonomi politikası, hoyratça sanayileşme eğilimine yenik düşmemelidir. Bu hem Edirne, hem Türk tarımı ve hayvancılığı adına kritik bir karar olacaktır. Katrilyonluk rant kimsenin gözünü döndürmemelidir. Sadece Türkiye’deki çeltik üretiminin yüzde 45’inin ilde üretiliyor olması, sanırım ne demek istediğim hakkında bir fikir verecektir.
Bununla birlikte Avrupa Serbest Bölgesi’ndeki teknoloji yatırımları desteklenirken, bunun da mutlaka tarıma yönelik teknolojilerle entegre edilmesi, tahminlerin ötesinde olumlu bir sonuç doğuracaktır.
Yine zirvedeki en önemli ve ümit veren haberlerden biri Edirne Ticaret Odası Başkanı Özay Öztürk verdi. Yurtdışından canlı hayvan alımını azaltmak üzere geliştirilen projeyle yerli üreticiyi destekleyecek Damızlık hayvan Satış Borsası kurulacak. Bu son derece kritik ve desteklenmesi gereken bir proje… Ayrıca döllenmeyle ilgili geliştirilen teknoloji, oluşturulan altyapı ve yağlı tohum üretim merkezi olma hedefleri de bence kayda değer işler.
Edirne’yi film yapalım
Organizasyonun son ayağında Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’dan yapılanları ve yapılmak istenenleri dinledik. Barış ve huzur kenti hedefiyle çıkılan yolda, ortak akıl, kentlilik ruhu ve bir bütün halde kenti yola çıkarmak önemli başlıklardı. Ama en çok Gürkan’ın, belki ülkemizde eksikliği hissedilen şu ifadesini beğendim: “Hiç kimse herkes kadar akıllı değil. En akıllı olan herkes. Doğal olarak herkesin aklını bir araya getirmek lazım.”
Eğer bu yaklaşım alışkanlıklara kurban gitmezse, Edirne’yi kısa süre içerisinde çok daha parlak yerlerde görebiliriz. Edirne Merkez’de bin 100 adet tescilli kültür varlığı olan, Türkiye’de Çanakkale’den sonra ikinci büyük şehitliğe sahip, 184 adet arkeolojik. 543 hektar kentsel sit alanıyla dikkat çeken Edirne, dünya kültür mirasına dahil olan Kırkpınar’ı ve Mimar Sinan’ı odak noktasına koyarak güzel bir atılım peşinde.
Mimar Sinan eserlerinden oluşan bir park projesi var. İstanbul’daki Miniatürk benzeri… Çalışmayı belediye adına Çekül Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen yürütüyor. Sinan’ın Türkiye ve dünyada en çok bilinen 98 eseri bu alanda bire bir sergilenirken, 99. Eser Selimiye Camii olacak.
Öte taraftan Kırkpınar’ı bir yaşam alanı haline dönüştürme hedefi de çok yerinde bir yaklaşım. Tarihi sokaklarda sağlıklaştırma, kat yüksekliklerinin Mayıs 2014’te oy birliğiyle alınan kararla sınırlandırılması, başta Selimiye olmak üzere kentin görünümünün değiştirilmesinin engellenmesi doğru bir bakış açısı olduğunu gösteriyor.
İşin özü şu: Edirne Belediye Başkanı Gürkan konuşmasında söyledi: Türkiye Cumhuriyeti Atatürk ve dava arkadaşlarının olduğu kadar, Türk kadınının da eseridir. Bu anlayışın şehirde hakim olmasını, önyargılara kurban gitmemesini desteklemek ve ülkeye örnek olmasını sağlamak gerekir.
Tarım ve turizmin çarpık sanayileşmeye yenilmesini engellemek, tarıma entegre sanayiler yaratmak, teknoloji ile bütünleştirmek, bina ile zenginleşme aldatılmasına kanmamak önemli. Turizm ve kent adına ise Edirne’de büyük bir potansiyel var.
Benim önerim, Türkiye’nin tanıtım bütçesinden fon kullanarak, imparatorluğa başkentlik yapmış, kadını öne almış, her yanından tarih ve doğa fışkıran yanını tanıtmalıyız. Bu tanıtımı da en etkili yolla yapalım. Parasını ödeyelim ve tanıtımın merkezi olan Hollywood’a yaptıralım. Doğru bir senaryoyla, zannettiğimizden çok kısa sürede hem Türkiye, hem de Edirne için sonuç alınacağına eminim.