Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanırım Başbakanlık sevdasından vazgeçemiyor. Daha da kötüsü, o zaman sergilediği ‘herkes benim aleyhime çalışıyor’ takıntısını da devam ettiriyor. Tekel’de yaşananları okuyamayan, Gezi’de söylenmek isteneni anlayamayan, hiç olmazsa Artvin’i fark eder dedik ama olmadı.
Birincisi Artvin Cerattepe’deki olayın muhatabı Cumhurbaşkanı değil; iktidar nezdinde Başbakan. Hakem olması gereken bir konuya yine taraf oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan neden gocundu ki? Sürekli sallanan o parmakla, sağı solu tehdit edip, bitaraf olanın bertaraf olacağını tekrarlayıp duruyor.
Madem üzerine alındı; bir de şu açıdan bakmak gerekmiyor mu? Bir Çin atasözü der ki: “İnsanları işaret ederek suçlarken, 3 parmağınızın sizi gösterdiğini unutmayın.” 13 yıldır sürekli birilerini suçlayan, çoğu zaman da hatalı sonuçlar elde edip, sıkışınca da saflıktan bahseden bir ismin bunun üzerine biraz düşünmesi gerekmiyor mu?
Yine komplo teorisi, yine suçlama, yine ötekileştirme ve yine sıfat takma karşımıza geldi. Artvin’dekileri ‘Küçük Gezici’ olarak nitelendirdi. Birincisi Gezi sürecinde ortaya çıkan yalanları biliyoruz. İkincisi o süreçte gerçek bir suçtan hüküm giymiş kimse var mı? Yok.
Üçüncüsü provokasyon tehdidini saf dışı bırakıp, gerçek protestocuyu korumak devletin görevi, vatandaşın değil. O süreçte çoluk çocuk bir sürü ölen insan bu yolla mı korundu? Dördüncüsü bunun bir operasyon olmadığı, kimsenin kimse için çalışmadığı MASAK tarafından araştırılıp ortaya kondu.
Beşincisi Küçük Gezici diye nitelendirilen insanlar… Öncelikle bir insanın yaşadığı yeri koruması suç değil. Akabinde bu işin sonu nereye varacak? Suçladığı kişilerin yaşadığı şehir, son genel seçimde kurucusu olduğu ve bir türlü kopup, tarafsız Cumhurbaşkanı haline gelemediği AKP’ye yüzde 45,2 oy vermiş.
Belediye Başkanı AKP’li… Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Artvin’de bizzat Erdoğan’ın aldığı oy oranı yüzde 52,6. Demek ki bu mesele siyasi değil. Artık kendi seçmenini bile suçlayacak noktaya mı gelindi?
Bir yerlerde konuşup, monolog şeklinde o insanları neden suçluyorsunuz? Başbakan Davutoğlu çağırıp, bölge insanıyla konuştu. Mesele hukuki sürecin sonuçlanmasına kadar durduruldu. Ek bilgi, hukuk alanında yine bu konuyla ilgili çok sayıda karar var.
Tüm bunlarla birlikte, Cumhurbaşkanlığı yürütme makamı değil ki; niye konuya dahil oluyor? Ayrıca ildeki bu mücadele 25 yılı kapsıyor. 25 yıl önce ortada AKP diye bir parti bile yoktu. Her fırsatta bu tehdit, parmak sallama, insanları bir şeylerle suçlamanın mantığı ne? Yine mi seçime gidiyoruz da gerginlik politikası başladı?
Gidin siyasi rakiplerinizle mücadele edin. Karşınızdaki insanlar vekâleten yürüttüğünüz görevin, asaletten sahibi. Vatandaşı siyasete alet etmeyin; kimsenin taraftarı olmak zorunda değil; hakkını arıyor. Ne güzel söylemiş Marie Curie: “Hayatta hiçbir şeyden korkmamalı, sadece anlamaya çalışmalı.”