Ankara’nın tam merkezinde, ülkenin başkentinde bombalar patlıyor; 28 can yitiyor. Bu sadece son yaşananı… Ülke terör belasıyla uğraşıyor. Bir tarafta mücadele ediliyor ve takdirle karşılanıyor; ama öte tarafta Habur’daki rezalet, açılım adı altında saçılım, Oslo’daki iğrenç pazarlık, adına barış denen eşkıyalık özgürlüğüne göz yummak tartışılmıyor.
Ä°ki gün öncesine kadar bebek katiline Ä°mralı diyenler, bu ülkenin onurlu insanlarını sahte belgelerle içeri atıp, terör örgütüne yol verenler, PKK taÅŸeronlarını gizli tanık yapanlar, davanın savcısı olmakla övünenler, ülkenin kozmik odalarına girenler, yanlışları dile getirenleri darbeci olmakla suçlayanlar, kısa süre önce ABD talimatıyla PYD’ye yol verenler, IŞİD’e yaramaz çocuk diyenler ÅŸimdi domates ektikleri tarladan neden patates çıkmadığına ÅŸaşırıyor.
Domates ektiğiniz tarladan, patates çıkmaz. Bu tam bir akıl tutulması… Sorgulayamayan ve sadece anı yorumlayan, neden / sonuç ilişkilerine bakmayan memleketimin halinden canım yanıyor.
Hukuku tanımayanlar, Artvin’de doğa katliamını özel şirket çıkarı için savunanlar, Millet’e açıktan hakaret edenleri savunmak için emniyet güçlerini seferber edip, yörenin insanının üzerine salanlar, dava sürecini bile beklemeden fiili duruma ortam sağlayanlar, BOP Projesi’nin batı sınırıyla, barajların dizilişinin şablon gibi üst üste dizilmesinin nedenini açıklayamayanlar yüzünden canım yanıyor.
Dünyada büyümeler aşağı yönlü revize edilmişken, tek pazarımız kalan Avrupa daralmaya giderken, dolar girişi için hiçbir legal kaynak kalmamışken, eldeki rezervler erirken, dolar hedefini aşağı yönlü revize eden, ‘milli geliri arttıracağız ama yine vatandaşa faydası olmayacak’ diyen bir bakanın varlığından ve Türk insanıyla dalga geçenlerin başarı olarak sundukları bu tabloyu destekleyenleri gördükçe canım yanıyor.
Eğitimi yabancı danışmanların kurguladığı Mesleki Yeterlilik Kurumu’na teslim eden, hesapsız yardımlar ve özel hastanelere yıllarca aktarılan haksız kaynaklarla sağlık sistemini batırıp, kanserli insanın ilacına göz koyan, adaleti hukuktan ayırıp, kanundan ibaret bırakan yönetimlerden ve bu yönetimlerin aktardıklarından pay alıp ya da alma ümidi taşıyıp çocuğumun geleceğini satanlardan canım yanıyor.
Bürokraside yüzlerdeki o sahte ve samimiyetsiz tebessümden, inancımın Suud kafasına kurban edilmesinden, kadınların katledilmesinden, intihar eden öğretmene ‘ilgi çekmek için yapılıyor’ denmesinden, ölen madenciye ‘işin fıtratında var’ denmesinden, 15 günde bir dış siyasette ve ekonomide fikir değiştirilip, sigara ve alkol mücadelesi verirken, ülkenin içmeden sarhoş gezmesinden canım yanıyor.
Bu pespayelikten, eğilip bükülen siyasetin başarı diye satılmasından ve her yapılan hareketin faturasının çocuklarımıza devredilmesinden canım yanıyor.
Atam… Çanakkale’deki, İstiklâl Harbi’ndeki, 93 yıl önce bağımsız ekonomi ilkesiyle yola çıkan İzmir İktisat Kongresi’ndeki o çalışma ve cephe arkadaşlarına, elbette bilim ve aklı bize manevi miras bırakan sana karşı canım yanıyor.
Daha da kötüsü var. Dün bugünü göremeyip, bugün yaşananlara ağlayanların, yarın olacakları görememesinden ve bunu anlatamıyor olmaktan canım yanıyor. Kendi payıma özür dilerim Atam… Kendi payıma özür dilerim oğlum. Tüm bunları düşündükçe canım yanıyor.