Böyle belirsiz bir ortamda MB’nin, döviz kurunun belli bir değeri almasını istediği izlenimi vermesi hiç doğru değil.
Yerli paranın yabancı paralar karşısındaki reel değeri (nominal kurun yurtdışı fiyat endeksinin yurtiçi fiyat endeksine oranı ile düzeltilmiş değeri) hakkında elbette değerlendirme yapmak mümkün. Mesela lira reel olarak değerli ya da değersiz demenin bir anlamı var ve bu değer ihracat ve ithalat açısından özel bir öneme sahip. Kısacası, reel kur önemli bir değişken. Bu saptama üzerinde bir görüş ayrılığı yok.
Sorun şu ki, iktisat kuramının yerli paranın reel olarak ne değerli ne de değersiz olduğu o nötr değere –denge değerine- kendiliğinden nasıl gidebileceği ya da ekonomi politikası yoluyla nasıl götürülebileceği hakkında söyledikleri işe yaramıyor. İktisatçıların bu başarısızlığa ilişkin itirafları için döviz kuru hakkında son otuz yılda yazılmış makalelere ve uluslararası makroiktisat kitaplarına bakılabilir.
‘Haber etkisi’
 Bu başarısızlık büyük ölçüde gelecek dönemlerdeki değişikliklere ilişkin bugünden oluşturulan bekleyişlerin, döviz kurunun ileride alacağı değere ilişkin bekleyişleri etkileyerek bugünkü kuru değiştirmesinden kaynaklanıyor. Hem yerli merkez bankasının hem de yabancı merkez bankalarının ileride izleyebilecekleri faiz politikası hakkındaki bekleyişler kurun bugünkü değerini etkiliyor. Yurtiçi ve yurtdışı makroekonomik gelişmelerin nasıl şekillenebilecekleri hakkındaki görüşler, yine bugünkü kur üzerinde belirleyici oluyor. İç ve dış politika da önemli. Yeni gelen haberler de etkileyebiliyor kuru. ‘Haber etkisi’ başlığıyla çok sayıda akademik çalışma var.
Merkel ve Sarkozy geçen hafta farklı bir politikada anlaşsalardı liranın yabancı paralar karşısındaki değeri bugün farklı bir yerde olacaktı. Ya da 2009 sonlarına doğru dünya kamuoyuna yansımaya başlayan Yunanistan’ın sorunlarını çözmek için en son Mayıs 2011’de atılan adımlar ve daha öncekiler 2009 sonlarında atılabilseydi lira daha değişik bir değer alacaktı şu anda. Ya da ABD ekonomisi yeniden durgunluk belirtileri göstermeyip de ABD Merkez Bankası politika faizini 2011’in sonlarından itibaren arttırabileceğine dair sinyaller vermeye başlasaydı liranın değeri yine farklı bir düzeyde olacaktı.
Dikkat ederseniz, Türkiye açısından bakıldığında son paragrafta belirttiklerim hep dış koşullara ilişkin ve kontrolümüzde değiller. Geleneksel olarak hızlı büyüdükleri dönemde cari açık veren ülkelerde döviz kuru önemli bir değişken. Hele bir de geçmişte uzun süreli yüksek enflasyon yaşayıp, vatandaşları başka ülkelerin bastıkları paraları kullanmaya başlamışlarsa. Bu tür ülkelerde, yani bizim gibi ülkelerde döviz kuru diğer ekonomilere kıyasla daha önemli bir değişken haline geliyor. Böyle bir ülkede özellikle bazı dönemlerde kontrolünüz altında olmayan bir değişken için konuşmamak gerekiyor.
Merkez Bankası (MB) Başkanı ile MB’de üç yıl birlikte çalıştım. Ayrıca kendisini daha önceden akademik hayattan da biliyorum. Hem iyi bir insan hem iyi bir iktisatçı hem de iyi bir akademisyen. Atandığı zaman MB’nin ehil ellere teslim edildiğini düşünmüştüm. Ayrıca MB’de iyi yetişmiş çok sayıda eleman var. Bu değerlendirmeme karşın son zamanlarda MB’nin politikalarını çok eleştirdim; çünkü kalitelerine yakışmayan hatalar yaptıklarını düşünüyorum. Bu eleştirileri ‘dost’ uyarıları olarak kabul etmelerini umarım. Birkaç uyarı daha yapmak isterim.
KonuÅŸmak doÄŸru deÄŸil
 Birincisi, böyle belirsiz bir ortamda döviz kuru hakkında konuşmak doğru değil. İkincisi, MB’nin döviz kurunun belli bir değeri almasını istediği izlenimi vermesi hiç doğru değil. Sonuçta MB dolar ya da euro değil, lira basıyor Tandoğan’daki matbaasında. Öyle dönemler olur ki döviz ve lira açısından finansal sistemi rahatlatacak her türlü önlemi alırsınız (bankalara döviz depo vermeyi kolaylaştırmak, düzenli döviz satım ihaleleri, döviz cinsi zorunlu karşılık oranlarının düşürülmesi, yabancı merkez bankalarıyla anlaşmalar ve benzerleri). Bu önlemlerin döviz kuruyla ilgilerinin olmadığını, finansal sistemi rahatlatmak için alındıklarını özenle vurgularsınız. Döviz kurunu da bırakırsınız, nereye gidecekse gider.