Memuriyette devrim oluyor. Artık masadan masaya dolaşmak yok. ‘Üst kata çık, aşağıya in’ gibi vatandaşın spor yapmasını zorunlu hale getiren uygulamalardan da mahrum kalacağız. Bundan sonra mesai saatinde evden hizmet veren memurların keyfini yaşayacağız.
Yalova’da pilot olarak 1 Ocak 2012’de başlayacak uygulamadan anlıyoruz ki, kısa sürede sistem oturursa yurt sathına yayılabilir. Anlaşılan o ki, kamu bankamatik memurlarının, mesai saatinde işyerinde olan memurların sayısını katlamasıyla birlikte harekete geçti.
Herhalde dediler ki, ‘madem onlar gelmiyor, buradakileri de eve yollayalım.’ Zaten kamu binaları dahil her şeyi satmaya niyetli oldukları için, boşalan binaları arazileriyle birlikte birilerine vermek kolayca mümkün olabilecektir.
Bundan sonra memurunuzu evinde bulun. Şimdi sistem kurulacak bilgisayar ağı aracılığıyla çalışacağı için yeni kavramlarla da karşılaşabiliriz. Mesela eskiden vergi dairesine gittiğinizde, para yatırmak için mücadele verdiğiniz devletin memuru ne diyordu? ‘Makine soğuk.’
Şimdi ortada bir devrim olduğuna göre, bu devrimin yeni jargonunu da geliştirmek lazım. Çünkü oradaki memur bu ifadeyi kullanırken, işaret parmağıyla da bilgisayarı gösteriyordu. Şimdi ‘Aradığınız kullanıcıya ulaşılamıyor, sistem hatası, ağ koptu’ gibi yeni vurguları literatüre katmak lazım.
Modernleşiyoruz ve e –devlet oluyoruz ya, kamu binaları da sattıktan sonra rahata ereceğiz ya, bu tip bahanelere de çözüm bulmak lazım. Mesela memurlarımızın yorulmaması için bizler onların ayağına gidebiliriz.
Eskiden komşu ziyaretlerinde olduğu gibi, memurunuza mesaj atarsınız. ‘Akşam bir maniniz yoksa, size gelip işlem yaptırmak istiyoruz.’ Eğer bankamatik memure denk geldiyseniz, yandınız. Sizi kadrosunun yapılmasını sağlayan partiye yönlendirebilir. Gerçek memura denk gelme ihtimaliniz var mı, şüpheliyim.
Çünkü muhtemelen onların çoğu özlük hakları da gasp edilerek, memleketlerine yollanırlar. Bin çağrı merkezi, bir de yeni kadrolaşmış memur koydunuz mu tamam… Peki ya müracaat ettiğiniz sırada memur yemekteyse ne olacak? Hadi bir adım daha gidelim, tuvaletteyse vatandaş ne yapacak? Cafer her yere de yetişemez ki…
Üstelik bir soru işareti daha var. Muhatap olduğumuz memur bildiklerimizden mi olacak. Yani gerekli yasal düzenlemeler de yapıldığına göre bilgisayarın başındaki Helen ya da George ise nereden bileceğiz? Tartışmalı bir konu…
Ayrıca bu yolla rüşvet denilen ve bakanlarımız tarafından ‘bahşiş’ olarak nitelendirilen kurumsal yapımızın da çökertilmesi planlanıyormuş. Ne kadar iyi niyetliyiz. Oysa elektronik çağdayız. Artık sümen altına veya çekmeceye atılan para devri kapandı.
Emin olun bir akrabasının üzerinden açılan hesaplara gönderilen paralar, rüşveti bırakın önlemeyi dozunu bile artıracak ve daha kontrolsüz bir hale getirecektir.
Sonra bir de buna karşı çıkanları da düşünmek lazım. Onları da en kısa sürede çağdışı kalmak ve geri kafalı olarak nitelendirmek gibi bazı sloganlar hazırlamalı, sunumunu da Rasim Ozan Kütahyalı gibilere yaptırmalıyız.
Artık evden hizmet devri başlıyor. Nasılsa memurlar da sözleşmeli olacak. Kadro dediğiniz şey ateş pahası… Al özlük haklarını ver bir bilgisayar olsun, bitsin. Modern Türkiye’nin güzel yüzünü görelim.
Bundan böyle hayatın her aşamasında bilişimden yararlanacağız. Okul yok, vergi dairesi yok, belediye yok, hastaneler de yakında internet ortamına düşer. E peki sonra ne olacak? Yanıtı çok basit: Binaları ve o değerli arazileri alışveriş merkezi olarak hayatımıza girecek. Devlet mi, kamu hizmeti mi? İki gün sonra bunu sorarsanız, şu cevabı almanız işten bile değil: O ne?