Türkiye çok zor bir süreçten geçiyor. Elbette tek başına bir olay da yaşamıyor. Aynı anda birbirinden önemli birçok gelişme cereyan ediyor. Her ne kadar medya tek gündemli olarak güdülse de…
Bugünlerde üretici ile konuştuğunuzda ise tek bir gündemleri var: Tahsilât sıkıntısı… Tüccarından çalışanına kadar reel sektör bileşenlerinin diğerlerinin de sorunu farklı değil. Tahsil edilemeyen alacaklar nedeniyle yapılamayan ödemeler, sanayici cephesinde uzayıp giden vadeler, bir yandan sıkıştıran dolar kuru…
Kurun şu an gevşediğine bakmayın, taşın altında eli olanların neyin ne olacağının çok farkında ve adeta gelen felaketin telaşı içerisinde… Geçtiğimiz günlerde sohbet ettiğim bir grup sanayicinin dert edindiği konular iki başlık altında toplanıyordu.
Bunlardan birincisi hızlanan işçi çıkarmalar. Birçoğuyla konuştuğumuzda, istatistiklerinin aksine düşen kapasite kullanım oranları, daralan iç ve dış piyasa, ödeme sıkıntıları, artan faaliyetler karşısında çaresizliklerini dile getiriyorlar. İçlerinde çalışan sayısını dörtte bire düşürenler bile vardı.
İkinci başlık ise hangi sektöre bakarsanız bakın uzayan vadeler ve tahsilât problemi… 2017 yılının Ağustos ayına bile çek alındığını kulaklarımla duydum. En acısı da ‘almayıp da ne yapacaksın’ serzenişiydi. Peki, çek aldığınızda problem bitiyor mu?
Ne yazık ki yılın 9 ayına ilişkin veriler ikinci büyük bombayı önümüze koyuyor. Ay be ay artan karşılıksız çek oranı, bundan daha da tehlikeli olan karşılıksız tutarın kontrolden çıkmış bir biçimde artması.
Çek miktarındaki yükseliş yüzde 15, tutar olarak ise yüzde 41… Bu altından kalkılabilecek bir durum değil. Israrla bu konuyu yazıp, yetkilileri uyarmaya çalışıyorum. Sürekli başka gündemlerle umursamaz bir tavır içerisindeler.
Fakat bu işin sonu iyi değil. Bu gidiş, kapanan firmalar, patlayan bir işsizlik, şüpheli hale dönüşen alacaklar, sektörel bazda kopmalar, çöküşler ve zincirleme bankacılık krizleri demek.
Ekonomi yönetimi rakamlarla oynamaya dalmışken, piyasalardan hem üretici / perakendeci arasındaki dağıtım zincirinden, hem de ödenemeyen borç miktarlarıyla tüketiciden gelen alarmın boyutu büyüyor.
Saçma sapan, göz boyayan söylemleri bırakıp, önlem alın; çaresiz iseniz koltuktan kalkın. Çünkü bu vurdumduymazlık içinde, ekonomik sonuçları ve sosyal yansımalarıyla çok büyük bir probleme koşar adım gidiyoruz.
Böylesine ciddi bir olayın sonuçları üç tane kumarbazın batmasına benzemez. Bu sese kulak verin: Laubaliliği bırakın; hepimizi yakacaksınız.