Türkiye iktidarından sonra ana muhalefetini de kaybediyor. Ülkede uyguladığı politika ve yaklaşımlarla tüm partilerden ayrı yere konulan AKP’nin zaten tartışılacak bir yanı kalmadı. Yüzde kaç oy alırsa alsın, yaptıkları yapacaklarının teminatı cinsinden kredisi eksi bakiye veriyor.
Tüm bu yönetimsizlik problemi içerisinde, son derece yanlış bulduğum olayların akabinde CHP, yani dünün ve bugünün ana muhalefet partisi bir çıkış yaptı. Kamuoyunun desteğiyle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan oldu.
Bunun ardından Türkiye CHP’ye gözlerini çevirdi. Çünkü dürüstlüğü, yolsuzlukların üzerine gitmesi, takım çalışması, seçimlere projelerle girmesi gibi detaylarla aldığı oyun üzerinde bir performans gösteren ana muhalefet partisi bir anlamda bu karabasandan çıkış için umut oldu.
Fakat referandum sürecinden bu yana dikkatle takip edilen ve sokaktaki insanın yalpalamasından rahatsızlık duyduğu CHP, artık kendisine verilen krediyi tüketme aşamasına geldi.
Ülke büyük bir fırtınaya iktidar partisi tarafından sürüklenip, ekonomik olarak yerle bir edilirken, savaş ihtimalinin konuşulduğu bu günlerde ana muhalefet halen kendi iç meseleleriyle uğraşıyor. MYK’daki değişimden bahsediyorum. Gökhan Günaydın gibi projelerinin ve adamlığının altına imza atacağım isimlere lafım yok.
Fakat tasfiye edilenlere baktığınızda bundan sonraki süreçte ana muhalefet partisini de, ona umut bağlayan Türkiye’yi de daha büyük tehlikelerin beklediğini görüyorum. Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir isime ve ortaya koyduğu imaja yakışmayacak kişilerle yürünen bir yolda neler olacağını bilemem. Aslında bu benim de vatandaşın da problemi değil. CHP’nin kendi iç meselesi…
Lakin olayın Türkiye’yi ilgilendiren boyutu, ana muhalefetin hızla iktidar adayı olmaktan uzaklaşan bir görünüm vermesidir. Bu sözlerimden eski yönetimin de arandığı sonucu çıkmasın.
CHP’nin genel anlamda bir problemi var ve bu artık Türkiye’ye zarar vermeye başladı. Kraldan çok kralcıların öne çıktığı bir partinin, ne kadar projeleri doğru olsa da alternatif olma özelliğini koruması ve eleştirilen iktidardan farkı kalması zor.
Bu uyarıyı Türkiye adına yapma ihtiyacı duydum. Yoksa elbette kadrolarını seçmek her partinin kendi bileceği iş… Seçimini yapar ve sonuçlarını görür. Fakat böylesine yalpalayan, hızla politikasızlaşan bir görünüm, ülkede adeta tiranvari bir yönetim gösteren iktidarı daha da cesaretlendiriyor.
Bence Sayın Kılıçdaroğlu nezdinde parti, fotoğrafa biraz daha genel bakmalı ve kararını vermeli. Önceliklerini yeniden gözden geçirmeli. Esas olan parti içi dengeler mi, Türkiye’ye hizmet etmek mi?
Vakit çok geç olmadan ülke adına bu muhasebenin yapılması gerekiyor. Zira dedim ya, sokağa baktığınızda kredisi tükenme noktasına geldi.