Türkiye’nin 2014 yılı işsizliği açıklandı: Yüzde 9,9… Bakın; 10 bile değil, daha ne istiyorsunuz? Hani pazarda satılan ürünlerin etiketi gibi: 19,90 ya da 29,99… Gel vatandaş; almayanı dövüyorlar. Cebinde para var mı soran yok.
TÜİK’in rakamlarının zaten gerçeği yansıtmadığını biliyoruz; ama zorlamada sınır da tanımıyorlar. Son numaraları da 250 bin kişi yok etmek… Zaten kimseyi işsiz saymadıkları, işsizliği de bakan düzeyinde iş arayan kadın ve gençlere bağladıkları için sütten çıkmış ak kaşıklar.
Ama Mevlâna’nın dediği gibi; ‘sütten çıkan kaşık zaten aktır. Önemli olan çıktığı sütü ak bırakmış mıdır; ona bakmak lazım.” Milliyet’ten Mithat Yurdakul güzel bir habere imza attı. AB standartları gereği, 2014 yılı işsizliği ayarlarken (!), pardon belirlerken, 250 bin kişiyi hazır altı ediyorlar.
Eskisi çok gerçek olduğu için, şimdi en gerçeğini bulmak adına yeni bir sisteme geçen TÜİK, son dört hafta içinde iş başvurusu yapmayanları işsiz saymıyor. İŞKUR’u kaç kişi başvuruyor; bilemiyorum ama, başvurmadıysanız çalışıyorsunuz demektir.
O zaman bu gölge oyununu biraz genişletelim. Madem bu insanların iktidara göre işleri var; otobüse bindiklerinde para ödüyorlarmış gibi yapsınlar. Şoför sorarsa ‘senin de hiçbir şeyden haberin yok’ desinler.
Yine zorunlu gıda maddeleri başta olmak üzere, dünyanın en ahlâksız vergisini fiyattan düşürsünler. Devlet almış kabul etsin. Doğalgaz yaktılar; ödemiş sayılsın. Elektrik faturalarında, dağıtım şirketlerini zengin etme uğraşısında olanlar, bundan sonra o faturaları da yatırılmış gözüyle değerlendirsinler.
Madem bir hayal dünyasında yaşıyoruz ve istatistikler her sorunu ortadan kaldırıyor eğitimden sağlığa biz de hepsini parasını ödüyormuş gibi yaparız. İktidar da diyebilir ki ‘ben de o hizmeti veriyormuş gibi yaparım.’ Sıkıntı yok; zaten öyle yapıyor.
İşsizlikle oyna, enflasyonla oyna, kişi başı gelirle oyna… Oynayın beyler, bayanlar oynayın. Madem ki iş soytarılığa döndü; mutluymuş gibi yapın. Kaldırın kollarınızı, bankaya ait evlerinizde, arabalarınızda sürekli göbek atın.
Devlet radyo ve televizyonu, hüzünlü şarkıları yasaklasın. Başarı ekonomi palavrasına uygun bir hale dönelim. Memleketçe tımarhanelik olduk; beyler halen bize ‘mutluluk senaryosu’ yazıyorlar.
‘Elalem ne der’ diye büyümüş bir memleketin insanları olarak, ‘elalem ne der’ diyerek ekonomik veri açıklamaya devam edelim. Çok güzel rakamlarımız olsun. Rakam sote yapalım; onları da işsizlere dağıtalım; yesinler.
Sonra hayalbaz bağırsın perdenin arkasından: “Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman.” Nasılsa bitecek bu gölge oyunu; bari aslına uygun bitsin.