Bir ülkede sorumlular ile sorumsuzlar arasında bir tartışma başladı ise dikkatli olmak gerekir!
Sorumluların genelde yaptıklarından, yasal olarak hesap verecek şekilde, görevleri düzenlenmiştir. Bilirler ki bu görevlerinin dışına çıkarlarsa ya da bu görevlerini aksatacak ve ya ihmal edecek işler yaparlarsa?
Bunun mutlaka yasal ya da en hafifi şekli ile görevden azil gibi bir yaptırımı vardır!
Sorumlu olmayanlar ise elbette daha rahat hareket ederler.
Özelliklede düşünce özgürlüğü olan ülkelerde aklınıza gelen her şeyi ifade etmek en doğal haktır.
Bura da en tehlikeli davranış ise sorumluların, gerçek değerleri dikkate almadan ve bilimsel ve yasal kararlar yerine, sorumsuzların önerilerini ölçüp tartmadan uygulamaya sokmasıdır!
İşte bu tür kararlar ve uygulamalar hasbelkader bir başarı getirirse?
Sorumsuzların başarı hanesine artı olarak işlenir!
Ama…
Olumsuz ise ki çoğunlukla öyle olur(!)bedelini hep sorumlular öder!
Liberal ekonomiyi ya da serbest piyasa ekonomisini benimsemiş ve uzun bir süre bu sistemle, küresel ekonomiyi ülkeye çekmiş, tahkim yasalarını onların istediği şekilde çıkarmış ve siyasi, bürokratik her alanda ekonomistlerin atanmasını kendi yapmış bir ülkede, eğer en üst düzey de bürokrat ile siyasi kadrolar, ulu orta ve rakamsal değerler üzerinde tartışıyorsa?
Ä°nsan ÅŸu soruyu sormadan edemiyor?
Acaba ekonomik paraleller de mi var?
Özerk kurumlar ya da kuvvetler ayrılığı, genelde ileri demokrasilerin uygulandığı ülkelerde vardır ve seçmen bu bu ayrımlara müdahale edenleri çok titiz bir şekilde kollar ve korur!
Oysa son on üç yılda üniversitelerden tutunda yargıya kadar, en üst bürokrasiden odalar birliklerine, kadar her yerde mevcut kadroların hükümete karşı diyerek tavsiye edip yeni kadrolarla takviyesi yaşandığı hepimizin malumudur!
Ne kadar ilginçtir? Hatırlayalım şimdi eleştirilen Merkez Bankası başkanı Başçı(!) bizzat o dönemin başbakanı tarafından ısrarla önerilmiş ama gene dönemin cumhurbaşkanı Sezer’in bu ısrarlara rağmen Sn. D. Yılmaz’ı başkan seçince de kendisine tepki gösterilmişti! Nitekim süresi biter bitmez gene Sn. Başçı hemen MB başına atamışlardı…
Demek ki şimdi eleştirilen bir başkan tam anlamı ile ta başından beri bu iktidarın en önem verdiği kişi idi!
Öyle ise neden bu duruma gelindi hemde seçimin arifesinde?
Bura da iki soru akla geliyor;
İktidarın iddia ettiği gibi yargıdan ve emniyetten sonra başka birimlerde de paraleller varda, bunlar ekonomide tepe taklak bir durum yaratır diye mi açıkça dillendirilmiyor?
İkinci bir soru ise acaba seçim arifesinde hakim seçmen kitlesi(!) düşük faiz, yüksek kur ve piyasayı canlandıracak düşük kredi faiz mi talep ediyor?
Bunların hepsi seçim öncesi güçlü bir ekonomik değerler savaşı yaşandığının göstergesidir. Bu savaşta ise en büyük gücün on üç yıllık ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı devlet bakanı Babacan olduğu da, çok açık bir şekilde görülmüştür!
Neden mi?
Bir iki dakikalık istifa haberi dahi ekonomik değerleri nasılda oynattığı görülmüştür…
Ekonomi hiçbir şeye benzemez bilinen ve basit bir gerçeği vardır.
‘’Parası olan düdüğünü öttürür’’
Olmadı?
‘’Lafla peynir gemisi yürümez’’