Siyasetçilerin ülkemizi tanımlarken hep kullandıkları bir tabir vardır: “Genç nüfusuyla Türkiye en önemli güçlerden biri olmaya aday.” Teorik olarak evet… Zaten bu görüşten yola çıkarak, Cumhurbaşkanı’nın haddini de aşıp, diline doladığı 3, hatta 5 çocuk meselesi var.
Fakat kimse bu zatlara yönetilemeyen ülkede, gelecek vaat edilemeyen nüfusun, aynı zamanda çok ciddi bir sosyal patlama tehlikesi olduğunu anlatamıyor. Ancak gelecek yarattığınız insanlar sizin olumlu potansiyeliniz haline dönüşür.
Şimdi de Başbakan Davutoğlu TÜBİTAK tarafından düzenlenen Bilim ve Teknoloji Kurulu’nda konuya atıfta bulundu. Aslında bu mesele her krizde petrol bulan ülkemizde, siyasetçilerin ‘iyiyiz’ demesinin bir başka yöntemi…
Ama Davutoğlu’nun bakış açısındaki sakatlığın mutlaka tartışılması gerekiyor. Diyor ki: “Tarihte hiç tüketilemeyen, bazen israf edilen, bazen maalesef savaşlarda kayıplar yaşanan ama hiç tüketilmeyen tek kaynak insandır.”
Şimdi meseleye Türkiye’de yaşananlar açısından baktığınızda ne tarafını düzelteceğinizi şaşırıyorsunuz. Bir kere nüfus, doğal bir kaynak değil, varlıktır. Petrolünüz vardır; sondajı vurur çıkarırsınız. Ama insanı değer haline getirmeniz ve emek vermeniz gerekir.
Yani doğumuyla birlikte insan, insan olma özelliğini bir kenara koyup, ülke varlığı penceresinden baktığınızda gerçekçi anlamda bir değer değildir. Eğer siz o çocuğa gerekli aile eğitimini vermezseniz, mahalle gibi unsurlarla toplum kültürünü aşılamazsanız, ihtimal o ki yarın öbür gün bakan olup, hırsızlık bile yapabilir.
Hani bizim ülkemizde olmaz ya, partisi de onu aklayabilir. Ama bu onu değerli bir insan yapmaz. Gelelim eğitim, öğretime… Bilim ve akıl üzerine kurgulanmış, yaratıcılığı geliştiren, analitik zekâyı esas alan bir öğreti sunmuyorsanız, bu da onu rahmetli hocam Cemal Torcuk’un bizlere öğretisiyle diplomalı merkep yapar.
Yani Cemal Hocam’ın söylediği gibi okula gidip gelmekle adam olunmaz. Önce adam olur, sonra okula gidip gelirsiniz. Aksi takdirde ne olur? İlk depremde yıkılacak, temeli olmayan binalar inşa etmiş olursunuz.
Peki mezun ettiniz sonra? Şayet o ana dek, genç nesillerinizin ülke ekonomisiyle bağlantısını kurgulayıp, bu çerçevede yönlendirmediyseniz, işsizler ordusu yaratırsınız. Yıllar önce bizimle aynı seviyeden yola çıkan Güney Kore’ye bakalım.
İlkokula başlayacak çocuklar arasında yaptıkları bir sınavla fen/ matematik ve sosyal kafalı gelecek nüfus potansiyelini belirledi. Buna göre bir üretim stratejisi uyguladı, sonuçta bugün Türkiye gırtlağına kadar borçluyken, onların 5-6 tane dünya çapında tanınan ve katma değer getiren markaları var.
Siyasetçi salt hamaset yapıp, nutuk atan adam değildir. Zaten öylesine adam da demek güç… Siyasete soyunan kişinin memleket kaygısı olması, memleketinin insanını dışarının çıkarlarına satmaması, ütopyalar peşinde koşmak yerine, memleketi adına hayalleri olması ve bunları yerine getirecek de ehliyete sahip olması gerekir.
Yoksa çıkarsınız bir toplantıda, bilimden, teknolojiden, genç nüfustan bahseder; öbür tarafta düşüncesini söyleyen genci döver, hatta öldürür; baklava aşıran çocuklara ağır cezalar verip, yolsuzluk yapanları kendi içinizde aklarsınız.
Bu söylediğimi, bu iktidar içinde anlayabilecek kişi sayısını bilemiyorum. Ama dile getirmekten de geri kalmayacağım. Nicelik değil, nitelik önemli… Nitelik yoksa ortada kaynak diye bahsettiğinize nüfus değil, kuru kalabalık derler. O kuruluk da nerede yangın çıkarır belli olmaz.