Nasreddin Hoca’ya rüyasında dokuz akçe verirler. Hoca da yine rüyasında ‘dokuz değil, on akçe olsun’ diye kavga eder. Bu arada uyanır ve bakar ki eli bomboş. Hemen uyumak için gözlerini kapar ve elini uzatıp, şöyle der: ‘Getirin, on değil, dokuz akçe olsun.’
İşte iktidarın Orta Vadeli Programı da aynen bu tadı veriyor. Ortada gerçekleşen hiçbir şey yok, eldeki rakamlar üzerinden sürekli revize edilen bir hayal kuruyorlar, sonra da dalga geçer gibi Babacan ‘bir ekonominin doğru rotada gidebilmesi için, istatistiklerin doğruluğunun çok önemli olduğuna’ vurgu yapıyor.
İşlerin o kadar rayından çıktığı ve kontrolden kaçtığının farkında ki Babacan bile söylediklerine inanmıyor. Çünkü filmin sonunu, konumu gereği direkt söyleyemese de, biliyor. Fakat Nasreddin Hoca gibi bütün milletin de rüyadaki paraya inanmasını bekliyor.
Bırakın Türkiye’yi, dünyanın bile önünü göremediği bir süreçte, 2015 – 2017 yılı projeksiyonunu ortaya koymak, bundan başka bir anlam ifade etmiyor. Hele ki istatistikler bu kadar doğru (!) iken…
Şöyle bir hedeflere bakalım. Yılsonu büyüme tahmini yüzde 3,3… Yüzde 5’ten aşağısının kabul edilemez olduğu bir ülke özelliğimiz var. Zaten o nedenle de 2016 ve 2017’ye standart yüzde 5 yazmışlar. Nasılsa revize edince kimse bir şey sormuyor.
Bu konjonktürde 3,3 bile hayal ama, gerçekleşse bile açalım. Madem üretim ekonomisi deniliyor, bunun içinde sanayi üretiminin payı ne olacak? Her sene olduğu gibi yerlerde sürünecekse anlamı yok.
Yıl sonu cari açık beklentisi yüzde 5,7… Oranı geçin sadece Babacan’ın verdiği bilgiye göre dış ticaret açığında bile rakam 84 milyar dolar. Takriben dış ticaret açığının altıda beşi cari açık rakamını verdiğine göre, oranı at kenara 70 milyar dolar cari açık eder. Belki buraları bulmaz ama, 50 milyar dolar ve üzerinde olacağı kesin gözüküyor. Soru şu: Bunu hangi parayla finanse edeceğiz?
Gelelim programın ana hedefi olduğu söylenen enflasyona… Yüzde 9,4 öngörülüyor. Rekolte sıkıntısı nedeniyle gıda fiyatları, enerji fiyatları, artacak kurun etkisi gibi, muhtemelen para ihtiyacından dolayı basılacak TL gibi hiçbir etken ortada yok. Hadi bunların hepsi hayal…
Bir önceki hedef ne? Yüzde 5,3… Revizyon sonrası durum ne? Yüzde 9,4 enflasyon… Neredeyse 90’lık bir hedef sapması var. Bunun getirdiği maliyeti ne yapacağız? İşsizlik rakamlarını konuşmaya değmez. Çünkü istatistikler karın doyurmuyor. Millet işsizlikten cayır cayır yanıyor. Kâğıt üstündeki sizin olsun.
Tekrar dönüp milli gelir ile orantılanan cari açık ve bütçe açığına mercek tutalım. Yüzdeler güzel de, hesaplamada kur ne? Çünkü eğer milli geliri dolar kuru 1,5’tan hesaplarsanız başka, 2,30’dan hesaplarsanız başka bir tablo ortaya çıkar? ‘Hangisi’ deyip bırakalım.
Ama sözün özü şu: Bu orta vadeli program da, tıpkı diğerleri gibi çöp… Bugüne kadar açıklananların bir tanesi bile hedefi tutturamadı. Hayatın gerçeği zaten anlatmıyor da, gözüken o ki istatistik olarak bile tutturulamıyor.
Başbakan Yardımcısı Babacan keşke bunları açıklayacağına, son derece iyi bildiği ekonominin gerçek halini anlatsaydı. Üstelik jeopolitik risklerden, FED’in faiz artırımına kadar hiçbir etken de gerçekten dikkate alınmamış. AB’nin parasal genişlemesinin bizim için iyi olacağını söylüyorsa, zaten ders de almamış.
Babacan’ın da bildiği gibi, gerçek tabloda durum çok karanlık… Babacan’ın yaptığı ise sadece Nasreddin Hoca hesabı gözlerini yumup “tamam dokuz akçe olsun” demek.