Son aylarda küresel ekonomi gündemine ipotek koyan konular kısa vadede aşılıyor olmasına raÄŸmen risk algılaması olumsuzlaÅŸmaya devam ediyor. Avrupa BirliÄŸi, Yunanistan’ı vesayet altına alır bir kere daha kurtarırsa, ABD’de borçlanma tavanı bir ÅŸekilde aşılır ise olumsuzluÄŸun azalacağını umanlar hayal kırıklığı yaÅŸamaya baÅŸladı. Belli ki çoÄŸunluk böyle bir olasılığı satış yaparak risklerini azaltmak için son fırsatlardan biri olarak görüyormuÅŸ; av az fakat avcı çok olunca evdeki hesaplar çarşıya uymamış. Belli ki AB ve ABD’de engelleri aÅŸma ÅŸekli güven vermiyor, belirsizlik ve kırılganlığın azaldığına inanmayanların sayısı artıyor, döviz piyasalarında dolar ve yenin güçlenmesi, altının yüksek düzeyini koruması, sermaye piyasalarındaki iÅŸlem hacimleri düşük iken oynaklığı yüksekliÄŸi gibi eÄŸilimler iyi ÅŸeyler söylemiyor.
Piyasalar AB’de suların durulacağını ve ABD’de ekoniminin normalleÅŸeceÄŸine artık inanmıyor. Bu hafta başında Ä°talya ve Ä°spanya gibi AB’nin önemli ülkelerinde risk primlerinin artmaya devam etmesi iyi ÅŸeyler söylemiyor, belli ki Euro Bölgesi’nin zaafları spekülatif atakların hedefi olmaya devam edecek. ABD’de ise ekonomi durgun iken bütçe disiplinini saÄŸlamak mümkün olmayacak, açığı azaltmak adına yapılanlar olumsuz eÄŸilimleri güçlendirebilecek. Bu bölgelerdeki geliÅŸmeler küresel düzeydeki geliÅŸmeleri etkileyecek, risk algılaması üzerinde belirleyici olacak. Kısa vadeli ve geçici çözümlerle günü kurtarmak eskisi kadar kolay olmayacak; zira ortaya çıkacak yan tesir umulan faydalınn üzerinde olacak ise yan tesiri speküle etmek daha rasyonel hale gelecek, geliÅŸmelerin kontrolden çıkması yönündeki eÄŸilimler hızlanacak; güvensizlik büyüyecek, etki alanı geniÅŸleyecek.
Finansal piyasalar konuÅŸulmayan gerçekleri bilir ancak kazanmak adına bunları görmezden gelip bir süre için üç maymunu oynayabilir. Bu süreçte tuzaÄŸa düşen amatörler avlanır, acil gelir ihtiyaçlar karşılanır ve gün kurtarılır. Ancak av azalıp ihtiyaçlar karşılanamamaya baÅŸlayınca durum deÄŸiÅŸir; profesyoneller birbirine girmeye baÅŸlar, belirsizlik ve kırılganlık artar. Bu süreçte nimet külfet dengesi bozuldukça kaybedecek bir ÅŸeyleri olanlar savunmaya çekilmek adına risklerini azaltmaya çalışır, diÄŸerleri ise azgınlaşır ve ortalık karışır… Gerek AB- gerekse ABD cephesinde son yaÅŸanan geliÅŸmeler ardından olumlu beklentilerle risk alsanız kazanılacak birÅŸey kalmamış üstelik av olma ve çok ÅŸey kaybetme olasılığı hayli yüksek; tam aksine olumsuzulÄŸu fiyatlasanız her ÅŸey farklılaşıyor; kral çıplak demenin getirisi yükseliyor… Bu koÅŸullarda gerek merkez bankaları ve diÄŸer düzenleyici kurumlar, gerekse siyasi iradeler, daha dikkatli olmak zorunda kalıyor ve geliÅŸmeler üzerindeki etkileri azalıyor. Güç ve itibar kaybeder iken yanlış olduÄŸu bilinen bir önermeyi savunmak zorunda kalmanın maliyeti dayanılmaz boyutlara ulaÅŸabiliyor.
Sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtaran kısa vadeli yaklaşımlardan kalıcı çözümlere geçişte bunların yaşanması hiçbir şekilde engellenemiyor. Değişim sancısız olmuyor. İlkeleri, yasaları ve davranış kalıpları ile eski düzen kendi ürettiği sorunları çözemiyor. Bu gerçeği görüp yeni bir düzen kurmak ise kolay olmuyor, değişime olan direncin aşılması için diğer tüm tercihlerin yanlış olduğunun yaşanarak anlaşılması gerekebiliyor. Dünyamız harman yerine dönüyor ve hiçbir şeyin eskisi gibi olamadığı bir uzun ve sıkıntılı bir süreç yaşanıyor. Anı yaşayanlar ise hiçbir şeyin farkına bile varamıyor, ne olduğunu ve devamında yaşanacakları anlayamıyor. Küreselleşme gibi pek çok kavramın amaç değil, araç olduğunu anladığında çoğu kez iş işten geçmiş olabiliyor.
Ne dersiniz, yaşadıklarımızın ne kadarının farkındayız? Belirsizlik ve kırılganlık artışının farkında olamadığımız değişimlerden kaynaklandığını anlayabiliyor muyuz? Anlayamadığımız veya farkında olamadığımız tehlikelere karşı tedbili olma şansımız var mı?..