Türkiye adım adım nasıl bir felakete sürüklendiğini görmüyor. Bilhassa ülkede iktidara sahip olanların kanun tanımaz, gerçeklere karşı üç maymun oynayan tavrı buna ortam hazırlıyor.
Eğer bir ülkede kanuna uyması gerekenler arkasından dolanıyorsa, insanlara baskı altında bir şeyler dayatıyorsa, suçlunun cezasını görmesi, siyaseten durduğu yere bağlanıyorsa ve mahkemeler, emniyet güçleri güvenilir olmaktan çıktıysa, tehlikenin büyüğü burada demektir.
Bu ülkede rakamlar ve istatistikler ne söylerse söylesin çok büyük bir bunalım yaşanıyor. İnsanlar nakit sıkışıklığı içinde, tahsilâtlarını yapamıyor. Elbette zincirleme olarak ödemelerini de…
Üç maymunu oynayan, devekuşu sendromuna kapılmış, hayaller diyarında gezen yöneticiler ne söylerse söylesin, piyasa kan ağlıyor. Dönen çekler, protesto olan senetler istatistiklere yansımadığı gibi, piyasa kendi içinde yeni çek ve senet alıp vade tanıyarak durumu kurtarmaya çalışıyor. Ama deniz bitti.
Kredi kartı ve benzeri ödemelerdeki sıkıntılar zaten malûm. Ama işveren kesimindeki bu daralma, önümüzdeki süreçte işsizlikten asayiş konusuna kadar birçok problemi beraberinde getirecek. En ürkütücü olan da yüksek oranda sinyalleri gelmeye başlayan çek, senet mafyasının yeniden hortlama ihtimali…
Bankaların, varlık yönetim şirketleri üzerinden mafyöz tahsilâtçılığa soyunduğu bir ülkede, esnafın KOBİ’nin yakında çek senet mafyasının ağına düşmesi ya da ödemesi nedeniyle muhatap olması çok sürpriz olmayacak.
Fakat tüm bunların temelinde ekonomiden çok, yaklaşım sıkıntısı var. Eğer sokak ortasında öldürülen gençlerin sorumluları mahkemede aklanmaya çalışılıyorsa sonuç alamazsınız. İnsanlar ödemesini almaya gidip, canından oluyorsa çözüm bulamazsınız.
Bir ülkede sınav soruları çalınıyor, şifreleniyor, ama sorumluları hesap vermiyorsa olacaklara şaşıramazsınız. Ülkeyi yönetenler hakkında son derece ciddi iddialar ortaya atılıyor, ama üzeri kapatılıyorsa, sokakta düzeni sağlayamazsınız.
Bu ülkede işportacıya müdahale, dayak atmak olarak algılanıyor, buna itiraz eden esnaf kendi dükkânında yine polisten dayak yiyorsa, ama kurtuluşu 155’i aramakta görüyorsa o insanlara umut veremezsiniz.
Bir madende yüzlerce kişi hayatını kaybediyor, ama laf salatasından başka gerçekçi bir önlem alınmıyorsa, vicdanları susturamazsınız. İnsanları sokak ortasında döven, cam çerçeve indirenden daha mı masum?
Hayır daha suçlu… Çünkü kanuna uyması gereken, kanuna uymuyorsa, sokağı kontrol edemezsiniz.
Bir ülkede yargı, emniyet ve iktidar, güçlüden yana tavır koyuyorsa, yani adalet kaygısı taşımıyorsa, orman kanununa kapı açılıyor demektir. Yapmayın; ateşle oynuyorsunuz.