Ustalık dönemine geçtiğimizden beri ne kadar rahatladık siz de farkında mısınız? Artık hiçbir şeyi sorun etmiyoruz. İleri demokrasinin ürünü müdür bilemiyorum, ama daha önce sorun olarak görebileceğimiz tüm konuları büyük bir sessizlik içinde karşılıyoruz. Ustalık döneminin rahatlığı mı bastı ne?
Habur rezaletinde yeri göğü inletip, sonra da gidip oy verenlerin bugünkü tavırlarına bakın. Şehit cenazelerinin geldiği gün, bir kısım şahıs bölgede özerlik ilan ediyor. Ses yok… Sandıklar kuruluyor, kimsenin umurunda değil. Oysa biliyoruz ki bunun ardından ya anayasada bazı karşılanamaz talepler gelecek ya da BM nezdinde imzaladığımız İkiz Yasalar… Ardından bir de güvenlik sağlanması için uluslararası kuruluşlara başvururlarsa kimse şaşırmasın. Fakat yönetenler dahil, kimsenin umurunda değil.
Kıdem tazminatının kaldırılması gündeme geliyor. Daha önce bir sendika bunu genel grev nedeni sayacağını açıklamıştı. Akabinde esnek çalışma gibi bazı uygulamalar da devreye girecektir. Yani süpürge misali… Seni nerede isterlerse orada çalışacaksın. Elbette daha az bedele… Vatandaş ise öylece bakıyor. Ustalık dönemine kendini emanet etmiş, başına ne geleceğinden habersiz modern köle olma yolunda adım adım ilerliyor. Kulaklarıma inanamıyorum, çünkü yine ses yok.
Ekonomide yer yerinde oynuyor. Uygulamalar günü kurtaracak pansumanlardan öteye gitmezken, adım adım yaklaÅŸan bir ekonomik sıkıntının dev ayak sesleri duyuluyor. Ama herkes son derece rahat… Neden? Çünkü usta son derece rahat… Herhangi bir problem yaÅŸanmayacağını söylüyor. Hatta ustanın çırakları dünyada bile kriz çıkmayacağını iddia ediyor. Peki rahat olalım. Ama bu tayfa kalfalık döneminde 2008 krizini de öngörmemiÅŸti. Ne olacak ÅŸimdi? VatandaÅŸ bakıyor, bakıyor ve talimata uyuyor: ‘Harca, tüket, kendini yok et.’
Kıbrıs Rum Kesimi’nin 2012 Temmuz’da devralacağı AB dönem başkanlığına kadar Kıbrıs meselesinin apar topar halledilmesi konuşuluyor. Bu konuda naylon kahramanlık sözlerini bir kenara bırakırsak, bugüne kadar yapılanlar, bundan sonra da ‘ver kurtul’ politikasının aynen devam ettirileceğinin sinyallerini veriyor. Bizde çıt yok.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serkisyan, Başbakan’ın Bakü ziyareti sırasında ‘Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yi size bıraktık’ diyor. Başbakan özür dilemesini istiyor. Dilemese ne yapacak? Herhalde ustalık olgunluğu içinde küsecek. Halkta tepki var mı? Aramayın o da yok. Ermenistan açılımı nedeniyle Azeri bayraklarını maçta çöpe atanlara karşılık, Azeriler’in Eurovision’da Türk bayraklı nazik mesajından da bir şey anlamamışız demek ki.
Seçilen vekiller hapiste, bazıları AİHM yolunda ama meclis son derece rahat. Duyuldu ki, ana muhalefet de konuyu Avrupa’ya taşıyacakmış. Anlaşılan o ki, sessizce gelişmeleri seyreden halktan o da ümidini kesti. Ama iki gün sonra ‘AB işimize ne karışıyor, biz hallederdik’ diye yeri göğü inletirsiniz. 2004’te attığınız imza karşılığı Gümrük Birliği’nden kaynaklı alacaklarınızı silsinler de belki o zaman anlarsınız ne yaptığınızı…
Velhasıl kelam bu ustalık dönemi memlekete çok yaradı. Son derece esnek insanlar olduk. Artık ne cebimizdeki delik, ne gelen şehitler, ne dış politikada devlet meselesi saydığımız konulardaki gelişmeler bizde reaksiyona sebep olmuyor. Anlaşılan usta bizi iyi esnetti. Öyle bir esnetti ki yattığımız uykudan uyanamıyoruz.