Türkiye’nin ekonomi fotoğrafı ülke genelinde kayıkçı kavgasına dönüştü. Bir kesim tamamen iktidar gözlüğüyle baktığından anlaşmak çok mümkün gözükmüyor. Oysa biliyoruz ki tüm sorunlu yapısına karşın, doğru politikalar uygulanırsa, hasarı azaltmak mümkün. Gelişmeleri fırsata çevirmek olası mı? Bugün hayır…
Geçmişte kulak verilseydi, bugün çok farklı şeyleri konuşuyor olabilirdik. Bu saçma sapan kavgaya sonunda Başbakan da katıldı. Hem de yine bildik cümleleriyle: ‘Daha önce teğet geçecek demiştim, şimdi daha da az etkileneceğiz’ dedi.
Oysa ben dünkü yazımda teğetten başlayan bir süreçte ‘değmedi ki, değmedi ki’ noktasına geleceğimizi söylerken, sadece espri yapmıştım. Demek ki birileri bu ülkeyi mizah anlayışı içerisinde yönetiyor.
Bugünden sonra olacak olmayacak tartışmasının çok büyük bir anlamı yok. Çünkü kendinizi de yırtsanız, bu etkilenme yaşanacak. Burada esas konu, yapısal sorunlarımız nedeniyle gelen faturanın ne kadar ağırlaşacağı…
Bir örnek vermek gerekirse, daha önce birkaç kez hesap ödemeyip borçlanarak ayrıldığınız restoranda, eski faturalar da karşınıza çıkacak mı, çıkmayacak mı? Çünkü dükkân sahibi iyi niyetli olmadığınızı düşünebilir.
Şimdi bırakalım bundan sonra olup olmayacakları, eskinin muhasebesini yapalım. Bu ülkede kendi kendine harcayıp, sonra da kendini ibra eden bir erk olduğundan bu hesaplar tam görülmüyor.
Mesela Japonya’nın tasarruflarının dünyaya kredi olarak sunulmasıyla oluşan son 9 yıllık likidite bolluğunda ne yaptık? Bence dünün hesabını veremeyenler, yarının politikalarını oluştururken söz söyleme hakkına da sahip değildir.
‘Şu oranda oy aldık savunmasını’ bir kenara bırakın. Kimin ne oy verdiğinden değil, matematikten, sonuçtan, yapılan veya yapılmayanlardan söz ediyoruz. Seçim sloganlarınızı seçmenlere saklayın.
Örneğin bu ülkede örtülü ödeneğe ayrılan bütçenin on katı harcama yapıldı mı? Duble yol yapıyoruz adı altında tek şerit yapıp, diğerinin üzerine asfalt döküp ama faturayı ikiye katladınız mı? Milyarlarca dolarlık özelleştirme yapıp, üzerine Cumhuriyet tarihe eş değer borçlanıp, karşılığında ortaya nasıl bir eser koydunuz?
38 tane dolar milyarderi yarattınız, 20 tanesi 2010 yılı vergi rekortmenleri listesinde ilk 100 sırada yok. Her tarafa milyarlarca dolar harcayıp TOKİ vasıtasıyla konut diktiniz, Türkiye’nin birçok yerinde niteliksiz bu konutlar elinizde kaldı.
İnşaat sektöründe 3-5 firmayı öne çıkarıp, piyasanın son derece iyi olduğunu anlattınız, ama sektörün geneli kan ağladı. Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapıp bu firmalara ihale verdiniz, bu firmalar taşeron olarak çalıştırdığı firmaların neredeyse tamamını batırdı.
Devlet borçlu, özel sektör borçlu, vatandaş borçlu, ortada doğru düzgün yatırım yok. Süpermarketleri, finans kuruluşlarını, kamunun tekel konumundaki kuruluşlarını satın alanları bu ülkeye yabancı yatırım diye yutturdunuz. Hiçbiri artı değer yaratmadığı gibi, birçoğu var olan tesisleri kapatıp, ithalat yoluyla tedarik yapmaya yöneldi. Gelen yabancılara özelleştirme adı altında var olan işletmeleri sattınız, yerine çivi çakmadınız.
İşsizlik Fonu’ndaki parayı amacı dışında kullanıp, çar çur ettiniz. Şimdi de Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na göz diktiğiniz anlaşılıyor. Sadece bunları bile alt alta koyduğunuzda nasıl bir teğetten bahsediyoruz anlamadım ki…
Peki bu kadar gelen para nereye gitti? 9 sene sonunda laftan, içi boş açılımlar, yolsuzluk iddialarından, dokunulmazlığın ardına sığınan siyasetten ve skandallardan başka elimizde ne var? Türkiye’ye öyle bir fırsat kaçırttınız ki, sadece bunun hesabını bile verirken zorlanacaksınız.
Oysa Türkiye bu süreçte gelen parayı teknolojiye yatırsaydı, katma değerli üretimlere yönelseydi, kumar ekonomisinden üretim ekonomisine geçişini sağlasaydı, bugün dünyaya özgün ürünler satsaydı çok farklı bir ülkeden söz ediyor olabilirdik.
Şımarık bir miras yedi gibi elinizdeki sattınız, birilerine kömür dağıtıp haklarını ellerinden aldınız. Yetmedi borçlandınız mobilya, beyaz eşya verdiniz. Bankalara yol verip, insanları daha çok batırmalarına müsaade ettiniz. En kötüsü de tüm bunlara 74 milyonu alet ettiniz.
Bugünkü kayıkçı kavgasının hiçbir anlamı yok. Bugüne kadar yapılan bu işbilmezce tutumun faturasını ödeyeceğiz. Fakat görüyorum ki halen medyadaki tetikçiler üzerinden sıcak para peşinde koşmaya, borçlanmayı sürdürebilen bir ekonomi yaratmaya çalışıyorsunuz.
Sonra da medyaya çıkıp başarılı ekonomi palavralarını insanlara anlatıyorsunuz. Siz asıl yarın ne yapacağınızdan bahsedin. Daha da önemlisi dün harcadığınız paraların hesabını verin. Bu iş kömür dağıtmaya benzemez.
Birileri çıkıp diyecek ki? Sayıştay bunun hesabını sorsun. Ama benim canım ülkemin uyuyan vatandaşı bilmiyor ki, siz Sayıştay’ın bu yetkisini de kaldırdınız. Ne güzel memleket değil mi?