Türkiye yerel yöneticilerini seçti. Öncelikle herkesin bu sonuçlara saygı göstermesi gerekiyor. Ama bir taraftan da seçim sonuçlarının hiçbir olumsuzluğu ortadan kaldırmadığını bilmemiz şart.
Bir seçim bitti; ama ardından iki seçim daha geliyor ve bu süreçte Türkiye’nin tansiyonunun yükseltilmemesi için herkesin sorumlu davranması gereken bir fotoğraftla karşı karşıyayız.
Öte bir tarafta da yolsuzluk iddialarından farklı yapılanmalara, hukuksuz uygulamalardan baskıcı davranışlara kadar her şeyin tekrar masaya yatırılması, seçim atmosferinden uzak bir biçimde değerlendirilmesi zorunlu bir noktadayız.
Fakat ben seçimin ardından yeni seçilen yönetimlere ilişkin bir kaç uyarıyı burada paylaşmak istiyorum. Biliyorum ki hepiniz seçim sürecinde türlü vaatlerde bulundunuz. Ne kadarını kim yapabilecek ya da yapamayacak göreceğiz. Ama tartışmasız olan ekonomik bir sıkıntının kapıda olduğudur.
Mevcut ekonomik tablo içerisinde 5-6 aylık bir dilimde zaten borçlu olan belediyelerin maaş ödeyemez hale gelmemesi için bugünden tedbirli davranması zorunluluğu ortada duruyor.
Hazine’nin son yayınladığı rakamlara göre yerel yönetimlerde 13 milyar TL alacağı var. Bunların ilk iki sırasını da Kocaeli ve Ankara çekiyor. Şüphesiz yerel yönetimlerdeki açık sadece bununla sınırlı değil.
Sadece Hazine’ye olan borçlarla değerlendirme yapmak büyük bir yanılgıdır. Daha önce yapılan düzenlemelerle yerel yönetimlere yurtdışından kaynak kullanımı hakkı verilmesi, belediye iktisadi teşekkülleri aracılığıyla denetlenemeyen bir kamu harcaması yapısı kurulması önümüze sosyal güvenlik sisteminden daha büyük bir kara delik gerçeğini de getiriyor.
Hesapsız harcamalarla sorumlularının mutlaka hesap vermesi gerekliliğinin altını çizdikten sonra, yeni yönetimlere bir noktayı gözden kaçırmamaları konusunda uyarı yapmak gerekiyor. Belediyeler bir ticari kuruluş değildir.
Zarar etmemesi, ama buna karşılık da salt kâr peşinde de koşmaması gerekiyor. Bu nedenle yeni yönetimler önce gider hesaplarından başlayarak bilançoyu masaya yatırmalı, projelerinde önceliklerini belirlemelidir.
Aksi takdirde adım adım gelen, Ekonomist Uğur Civelek’in ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük krizi’ olarak nitelendirdiği ekonomik buhranda buradan çok büyük hasar alırız. Hesapsız davranmayın; önceliklerinizi belirleyin; kaynak israfına girişmeyin.
Neden mi? Sonra olan bize oluyor.