Hızlı artan döviz ve hızla düşen borsa piyasalarda “ÅžaÅŸkınlık” yaratırken, Ekonomi yöneticilerinin “kriz uyarısı” yapan demeçlerinin de TL’ye deÄŸer kaybettirici, ithalatı ve tüketimi frenleyici, ihracatı artırıcı ve bunun sonucunda cari açığı frenleyici, “yeni bir denge” arayışına baÄŸlı olduÄŸu iddia edilmeye baÅŸladı. Ve Merkez Bankası ve BDDK kararlarında sonra “kriz korkusu” ile bu yeni dengenin kurulmak istendiÄŸi söylenmeye baÅŸlandı. Ama faiz enstrümanı kullanılmadan bu “Yeni dengenin” saÄŸlıklı kurulamayacağı iddiaları da öne sürülüyor…
Ali Babacan ve Bülent Gedikli’nin art arda gelen içersinde “Avrupa ve Amerika’da borç sorunu”, “Kriz” ve “Harcamalara fren’ konuları yer alan demeçlerinin ardından IMF ve Fitch’in “Cari açığın bizim için olumsuzluk yarattığı” açıklamaları gelince piyasalarda bir ÅŸaÅŸkınlık ortaya çıktı. “Ne oldu da birden krizden söz edilir oldu?” düşüncesi yaygınlaÅŸtı. Zafer ÇaÄŸlayan ve Erdem Başçı bu geliÅŸmeler üzerine, “Ekonomimiz saÄŸlam” “Cari açıkta fren baÅŸladı”, “Krizle yakından uzaktan ilgimiz yok” açıklamalarını yaptılar.
Ama piyasalar “Ä°yimser” olan söyleme deÄŸil, “Kötümser” söyleme deÄŸer verdi. Borsa ay içinde hızla yüzde 5.5 düşerken, dolar ve euro hızla yükseldi. Doların ay başından bu yana yükseliÅŸi yüzde 7 oldu. Bu geliÅŸme bazı piyasa aktörlerince Merkez Bankası ve BDDK’nın piyasayı soÄŸutmak ve cari açığı azaltmak için aldığı önlemler yeterli olmadığı için, ekonomi yönetiminin bu olumsuz demeçleriyle “Kontrol altında yeni denge” kurmayı amaçladıklarını dövizi yukarı çekerek, ithalata fren, ihracata destek vermeyi istediklerini öne sürdüler. Hatta bunu “Kontrollü kriz korkusu” olarak isimlendirenler oldu.
Ama yeni dengenin “faizi enstrümanı olmadan” kurulmasının imkansız olduÄŸunu düşünenler de var. Yeni dengenin içersinde faiz unsurunun bulunması gerektiÄŸini söyleyenler, Türkiye’nin aylık 10 milyar dolar dolayında dış döviz girdisine ihtiyacı olduÄŸunu belirtiyorlar. Görüldüğü kadarıyla Ekonomi yönetimi bu yeni denge arayışını, turizm gelirinin yüksek olduÄŸu aylara getirerek sorun yaÅŸamadan sonuç almayı düşündü. Bir yandan TL deÄŸer kaybederken, buna baÄŸlı olarak azalan ithalat, artan ihracat ve daralan tüketimle cari açığı frenlemeyi baÅŸaracağına inanıyordu. Ancak, dövizdeki hızlı artış görülünce, Türk insanının belleÄŸinde yer eden “Döviz yükselir, enflasyon artar kriz ortaya çıkar” düşüncesi bilindiÄŸi için Merkez Bankası yeni önlemler ile hızlı döviz artışına fren getirmek istedi. Bir yandan munzamda indirime gitti, bir yandan döviz alım ihalelerine ara verdi ve böylece dün hızlı döviz artışını dengeledi. Merkez Bankası bir süre önce de faiz koridorunu azaltabileceÄŸini açıklamıştı.
Merkez Bankasının kararları hızlı artışı kontrollü artış haline getirmek isteÄŸinden kaynaklanıyor. Çünkü son yükseliÅŸlerin ardından yakında doların 1.80’in üzerine göreceÄŸini iddia edenler vardı. Bu tür deÄŸerlendirmeler bir yandan döviz borçlusu iÅŸadamlarını korkutuyordu. Bir yandan da ekonomimizin ihtiyacı olan dışarıdan döviz giriÅŸinin düşük faiz yüksek dolar fiyatı açısından caydırıcı olacağını gösteriyordu.
Dünyaya baktığımızda yılbaşından bu yana Polonya, Tayland, Hindistan, Endonezya, Çin ve İsrail faiz artırarak yeni denge arayan ülkeler. Hem Munzam hem faizi yüksek tutarak çözüm arayan ülkeler ise Brezilya, Çin ve Rusya. Munzam artırıp, faiz indiren ülkeler ise Türkiye ve İzlanda.
Görüştüğümüz uzmanların çoÄŸu Ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankasının elindeki veri setlerinin önemli olduÄŸunu ve kararlarını buna baÄŸlı verdiklerine inanıyorlar. Ancak, TL’ye deÄŸer kaybedilerek, ithalatı azaltıp, ihracatı artırıp, piyasayı soÄŸutmaya çalışılarak yeni dengenin saÄŸlıklı kurulmasının mümkün olamayacağını, zamanla mutlaka faiz enstrümanını kullanarak ve faiz artırımına giderek yeni dengenin saÄŸlanabileceÄŸini iddia ediyorlar…
Piyasaların “ÅžaÅŸkınlıktan” kurtulması için Ekonomi yönetiminin piyasaları nasıl yönlendirmek istediÄŸini ve kurmak istedikleri “Yeni dengenin” ipuçlarının neler olacağı konusunda bilgilendirici açıklamalar yapması, piyasa aktörlerince bekleniyor. “ÅžaÅŸkınlık ve belirsizliÄŸin” kendilerinin karalarını etkilemeyeceÄŸi, ülke ekonomisi için de olumsuzluk yaratacağını iddia ediyorlar.