Türkiye’de işsizlik oranı açıklanıyor. Resmi rakamlara göre yüzde 9,9… 2 milyon kişi iş aramaktan umudunu kestiği için işsiz sayılmıyor; ama işsizlik gerçekleri ortadan kalkmıyor. Yani kaba bir hesapla Türkiye’nin resmi rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 20 civarında…
Buna İşkur’a başvurmayanları da ekleyin, rakam daha da yukarılara çıkıyor. Çevrenizden sağlamasını yapın. Kaç kişi işsiz kalınca İŞKUR’a başvurup, iş arayışına giriyor?
Ama işsizlik verimiz buradan hesaplanıyor. Sonuçta bir rakam buluyorsunuz, ama bu da istatistikten başka bir değer taşımıyor. Çünkü işsiz, yine işsiz. Siz onu işsiz kabul etseniz de, etmeseniz de…
Hadi resmi rakamlara biraz daha mercek tutalım. Ülkede çalışma nüfusunun sosyal güvenlik sistemine kayıtlı oranlarına bakıyorsunuz; yarısı kayıtdışı… Kayıtdışı olarak takip edemediğiniz bu insanların halen işsiz olup, olmadığını nereden bileceksiniz? Yanıt; bilemeyeceksiniz.
Yine tarım sektörüne göz attığınızda neredeyse yüzde 84 mertebesinde bir kayıtdışılık gerçeğini ortada duruyor. Buradaki işsiz oranı nasıl hesaplanacak? Çünkü TÜİK’in anketörleri köy kahvesine gidip, sorduğunda ‘işsiz’ olduğunu söyleyecek kaç kişi var? Sıfır… Kimse yiğitliği tehlikeye atmaz.
Özetle hangi pencereden bakarsanız bakın, tam bir aldatmaca içinde yaşıyoruz. Peki bu noktada ekonomi yönetimi, yani iktidar ne yapıyor? İşsizliğin gerçekten düşmesi için ülkeyi idare edenin üretime dayalı bir modeli, projesi olması lazım. Kumar ekonomisine kendilerini kaptırmış bir avuç siyasetçinin, eline erki alması bir anlam ifade etmiyor.
Geleceğe yönelik hamaseti bir kenara bırakırsanız, bu ülkenin bir projeksiyonu yok. Ya uçak yapıyorlar ya da petrol buluyorlar. Sonuç: Sıfıra sıfır; elde var sıfır. Eğer bir ülkede uçak yapılacağını Kalkınma Bakanı değil de Maliye Bakanı açıklıyorsa, işsizlik konusunda Ekonomi Bakanı değil de, İçişleri Bakanı konuşuyorsa başıboşluk zaten ortada, söylenenler de hamasetten ibaret demektir.
Üstelik ne konuşma? İçeriği başlı başına bir skandal… İçişleri Bakanı Efkan Ala arada işsizlik meselesi konusunu halletmenin yardımdan ibaret olduğunu, onun da Allah rızası için yapıldığını zannediyor. İşte noktası virgülüne dokunmadan haberde aktarılan ve vatandaşla arasında geçen konuşmanın içeriği şu:
“Hafta sonunu memleketi Erzurum’a geçiren İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Hınıs gezisi sırasında ilginç bir diyalog yaşandı. Bir pastaneye giren Bakan Ala, 4 çocuk babası Hikmet Çerçi’nin asgari ücret tepkisi ile karşılaştı.
Mevsimlik işçi olduğunu ve 800 lira ile geçinemediğini vurgulayan Hikmet Çerçi, Bakan Ala’ya, “Açız aç. 4 çocuk var geçinemiyoruz. ‘Çocuk yap’ diyor nasıl yapacağız. 800 lirayla nasıl geçinilir? 3 ay çalışıyoruz sonra çıkış veriliyor” dedi.
Bunun üzerine Bakan Efkan Ala, şu yanıtı verdi: Beni dinleyeceksen söyleyeyim, dinlemeyeceksen bağır. Sen bağıracaksan bağır, ben onu dinlerim. Bak oy veriyorsun kardeşim. Senin bildiğin daha iyi bir çare varsa söyle.
Ben de başkasına 800 liraya iş bulmaya çalışıyorum. Allah rızası için bir iş yapmaya çalışıyorum. Biz de istiyoruz ki daha fazla yapalım ama ekonomimizi büyüteceğiz. Şimdi biz büyütürken siyasi istikrar, ekonomi büyüsün olsun derken, Ankara’larda orada burada nelerde karşılaştığımızı sen de görüyorsun değil mi? Bak biz sadece sizin problemlerinizle bir yere getirelim diyoruz. Bir de şeytan taşlamakla uğraşıyoruz.”
Bakan istihdam politikaları ile uğraşmak yerine Allah rızası için iş bulduğunu düşünürse, sokakta gençlerin öldürülmesi konusunda sorumluları araştırmak yerine, ekonominin peşine düşerse, iyilik olsun diye iş bulurken büyüyen Türkiye’den bahsederse ne diyeceksiniz?
Türkiye kara listeye girmekten kıl payı kurtulup, ciddi uyarı alırken, kaynağı belirsiz para kullanıyorsa, esnaf umudunu vergi ve primle ilgili affa bağlamışken insanlara iş bulmak Allah rızası için yapılan bir yardım haline geliyorsa varın gerisini siz düşünün. Ölmüşüz ağlayanımız yok.