Başbakan Erdoğan; Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 37. Yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gitti. Giderken de yine tribünlere oynadı. Temmuz 2012’de Avrupa Birliği’nde dönem başkanlığını Kıbrıs Rum Kesimi’nin alacak olmasının sıkıntısını da cebine koyarak.
Türkiye ile KKTC arasında görüş farklılığı olmadığını belirterek, 3 yıldır süren müzakerelerin çözümlenmesi gerektiğini söyledi. Sayın Başbakan belki farkında değil ama müzakereler 3 yıldan daha uzun bir süredir devam ediyor ve bu müzakerelerde Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı çözümsüzlüğün adresi olarak gösteren bizzat kendisiydi.
Mehmet Ali Talat’ın seçildiği dönemleri henüz unutmadık. O süreçte yaşananları, Denktaş’ı neredeyse vatan haini ilan edilmeye getirecek noktayı, bizzat Türkiye’den körüklediklerini cümle alem biliyor.
Şimdi Başbakan çıkmış, Avrupa’yı yanlış yapmakla suçluyor. Emin olun onlar da yanıt verecektir. ‘Pardon Mösyö Erdoğan sizi biraz kandırdık ama, siz de çok kolay lokmaymışsınız’ derlerse ne olacak?
‘Yes be annem’ kampanyaları henüz unutulmadı. Annan Planı öncesi ve sonrasında yaşananlar, sonrasında takip edilmeyen taahhütler henüz hatırımızda. 17 Aralık 2004 tarihinde Türkiye’nin müzakerelere başlamak için masada söze binaen KKTC’yi masada bırakan tavrını Türkiye unutmuş olabilir, fakat bazılarımız aklından çıkaramıyor.
Diyecekler ki o gün masada KKTC’yi nasıl bıraktık? Sözler verilmişti. Oysa herkes bilir ki uluslararası ilişkilerde sözler değil, atılan imzalar geçerlidir. Sonradan katılımlarda ilk baştaki 9 ülkenin satır arasında yayınlanan bir tebliğ ile 10 ülkeye çıkarıldığını bilmiyor muyuz? Bunun o dönem Kıbrıs Rum Kesimi’ni resmen tanımak anlamına geldiğini ortaya koyan haberleri bizzat yapmış biriyim.
Diyelim ki sözlerini tutmadılar. Neden 1960 yılına ait anlaşmalarla elde edilmiş uluslararası hakların peşinden koşulmadı? Çünkü bu anlaşmalar diyor ki Türkiye ve Yunanistan’ın tam üye olmadıkları hiçbir birliğe Kıbrıs üye olamaz. Fakat hırs ve ihtiras ile bunu da çiğnediler ve kazanılmış hakların kaybına neden oldular.
Çözümden ‘ver kurtul’ eğilimini anlayan bir zihniyetin bugün geldiği noktada, hiç kimse Başbakan’a ‘Pardon Mösyö’ demeyecektir. Eğer ortada bir yanlış varsa bu bizzat iktidara aittir.
Aynı Başbakan değil miydi, mevcut iktidarın kazandığı seçimlerde Talat tayfasını destekleyen? Aynı Başbakan değil miydi, KKTC’deki soydaşlarımıza besleme muamelesi yapan?
Peki neden şimdi Başbakan tavır değiştirdi? Çünkü artık işin tarafları çoğaldı. Akdeniz’i bir Amerikan Gölüne çeviren ABD, Kıbrıs’ı istiyor. Burada Avrupa Birliği’nin de garantör devletlerle birlikte bypass edilmesi gerekiyor.
Gerek adanın stratejik konumu, gerekse de sahip olduğu doğalgaz ve petrol havzaları, Kıbrıs adasını eskisinden daha önemli hale getirdi. Hele ki meseleye Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi perspektifinden baktığınızda… Peki tüm bunlar konuşuluyor mu? Hayır… Kahramanımız KKTC’de… Öncesinde ve sonrasında atılan nutuklarla yine hamaset yapılıyor. Oysa Kıbrıs meselesi bu ülkenin devlet politikasıdır. Sayın Başbakan’ın ve iktidarın önceki tavırları ise bu devlet politikasından çok uzak bir görüntü sergiliyordu.
Tekrar edelim şimdi ne oldu? Kıbrıs’ı ABD istiyor ve yine uygulamayı alışageldiği metotlarla devreye sokuyor. Türkiye bunları görmüyor. Ama KKTC’li hem son seçimlerde, hem de bu ziyaret sırasında tepkisini ortaya koyuyor. Peki bu tepki anlayışla karşılanıyor mu? Elbette hayır. Gerekçe belli. Bunlar Rumlar tarafından yönlendirilen provokatörler… Hadi canım sende…
siz bos verin onlari hocam,olan oldu ama simdi türkiye icin cözüm zamanidir,basbakan bunun farkinda söyle bir düsünün ,yunanisdan finansal yönden iflas etmis,rum tarafida elinde bulundurdugu iki senelik bilmem kac konteynar barutu bir duyum 90 diyorlar barutu elektirik santralinin yakinindaki bir depoda,infilak etmesiyle rum tarafida cok zor durumda kaldi elektriksiz kaldilar rumun finansal gücü nedirki belkide iflas edecekler,bu durumda turkiyenin eli cok güclendi, gecmisdeki hatalara bakmayalim kararli olalim tuttugumuzu biz kopaririz diye düsünelim inanin bana turkiyenin su an basaramayacai hic bir zorluk olamaz…