Türkiye’de bir grev yaşanıyor ve aslında olanlar çalışma yaşamının nasıl yönetildiğini, sendikaların nasıl sarardığını ve sararmayanların da kemiklerinin ne yolla kırıldığını bize gösteriyor. THY Grevi’nden bahsediyorum.
THY yönetimi hukuk yoluyla grev kırıcılığından hukuksuzluğa kadar mahkeme kapısından hep boş döndü. Haksızlığı ve uygulamalarının yanlışlığı, işten atılanların geri alınmaması dahil her konudaki yanlışları mahkeme kararıyla bağlandı.
Fakat hukuk tanımaz bir biçimde, hukukun kararlarını uygulamaya koymayan yönetim, ısrarlı tutumundan da vazgeçmiyor. Bakın bu meselede kim haklı, kim haksız tartışmasına girmek bile yanlış. Hukuken ihlaller yaptığı Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince ortaya konulan bir yarı kamu şirketten bahsediyoruz.
Son kararı da hatırlatalım: Türk Hava Yolları yönetimi süren Hava-İş grevinin yasa dışı olduğuna dair dava açtı. Mahkeme sendika lehine karar verdi ve son olarak da Yargıtay 22. Hukuk Dairesi de mahkeme kararını onadı. Yani THY yönetimi kaybetmiş oldu. Detayı hatırlayalım:
“15 Mayıs 2013’te başlayan Hava-İş grevi, THY yönetimi tarafından yasa dışı ilan edilmiş ve dava açılmıştı. Gerekçe olarak da 24. Dönem toplu iş sözleşmesindeki (TİS) anlaşmazlığın sendikanın işten çıkarılan 305 işçinin işe iadesini şart koştuğu için olduğunu bu talebin grev nedeni gösterilemeyeceğini iddia etmişti.”
Şimdi böylesi bir durumda ülkeyi yönetenlerin hukukun gereğini yerine getirmeyenlerin karşısına dikilmesi gerekiyor değil mi? Hayır öyle olmadı… En azından tarafsızca, hakem olması bile gerekirken Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, konunun sorulması üzerine, problemin fiilen ortadan kalktığını ve sendikanın çalışanlar tarafından anlam ifade etmediğini iddia ettiği tutumundan vazgeçmesi gerektiğini söyledi.
Mahkeme işe iade diyor. Grev yasa dışı değil diyor. THY yönetimi grev kırıcılığı yaptı diyor. Diyor, diyor, diyor… Ama Bakan Yıldırım’ın ifadesinden anlıyoruz ki bunların hiçbiri bir anlam ifade etmiyor.
Yani fiili durum esas… O halde ne yapacağız bu durumda? Eğer biri hırsızlık yapmışsa ve yaptığı suçsa, kanıtlar ortada olduğu halde kimse ona dokunmuyorsa, yapılan işi yasal ve hırsızı da masum mu ilan edeceğiz?
Bu tam tabiriyle çarpık, demokrasi ve hukuk dışı bir zihniyetin tezahürü olabilir. En azından bir vatandaş olarak bunu kabul etmek mümkün değil. Bakan Yıldırım, başka sendikaları sarartıp, aracı koyacağına, Bakan olarak olaya el koysun da, hukukun kararlarını uygulamayanlar hakkında işlem yapılmasını sağlasın.
Sonrasındaki pazarlıkta kim, ne alır,bilemem. Ama Bakan Yıldırım ve onun nezdinde iktidar da, THY yönetimi de öğrenmelidir ki fiili durum, hukuktan üstün değildir. Hukuk uygulanmıyor ya da ihlal ediliyorsa da, paketle demokrasi gelmez.