Son yayınlanan verileri kısaca görelim. Mayısta sanayi üretiminin yıllık artış hızı yüzde 8’e geriledi. Takvim ve mevsim etkisi temizlenince Nisana göre yüzde 0,3 düşüş var. İkinci çeyrekte dahamakul bir büyüme hızına işarettir.
Dış ticaret miktar endekslerini izlemeye değer buluyorum. Takvim ve mevsim etkisi temizlenince Nisandan mayısa ihracatta yüzde 6 ithalatta yüzde 1,5 düşüş çıkıyor. Ekonomide yavaşlamanın dış açığa etkisi sınırlı olabilir.
Mayısta yıllık cari işlemler açığı 68 milyar dolara yükseldi. Haziranda 70 milyar doları aşacağı kesinleşti. Bu gidişle yıl sonunda 80 milyar dolar hiç uçuk durmuyor. Yılbaşında işin buraya geleceğini söylemiştim.
Ödemeler dengesinde ilginç bir gelişme var. Net hata noksan kalemi yeniden yükselişe geçti. Yıllık giriş 12 milyar dolara ulaştı. Dış açığın döviz kuru üzerindeki baskısını hafifletiyor. Herhalde ayrı bir yazı konusu yaparım.
Öncelik siyasi sorunlarda
Seçim öncesinde iktisat politikası opsiyonları üzerine uzun bir dizi yazdım. Siyasi tercihlerin önemini belirttim. Ayrıntılı bir analiz için yeni hükümeti beklemek gerektiğini ifade ettim.
Seçim sonrasında beklenmedik siyasi gerginlik oluştu. Süreci izlediniz. CHP ve BDP milletvekilleri yemin etmeyi reddetti. Çabuk hallolacağını düşünmüştüm. Nitekim CHP’li vekiller bu hafta yemin etti. Sıra BDP’lilere geldi.
Başbakan Erdoğan üçüncü iktidar dönemine hükümette çok az değişiklik yaparak başladı. Doğal olarak hükümete yeni bakanlar girdi. Ama hükümetin belkemiğinin aynı kaldığı söylenebilir. O açıdan “istikrar hükümeti” de dendi.
Yeni hükümetin öncelikli gündeminde siyasi reformlar yer alıyor. Biri yeni bir anayasa yapılmasıdır. Türkiye 12 Eylül darbesinin giydirdiği deli gömleğini çıkarmakta gecikmiştir. Bu kez başarı ihtimali yüksek duruyor.
Diğeri Kürt sorununa kalıcı çözümdür. Seçim sonuçları, meclisin yapısı, dış koşullar vs. müsait bir ortam oluşturuyor. Kendime “temkinli iyimser” diyorum. Her iki konuda teklifler somutlaştıkça görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Ekonomide istikrar ve…
Gelelim ekonomiye. Geçmiş deneyimler bana hükümet programlarını fazla ciddiye almamayı öğretti. Bir tür icraat vaatleri kümesidir. Beni esas ilgilendiren iktisat politikası tercihleri hakkında çok az ipucu taşır.
Bir gösterge ekonomi yönetiminin iki temel çıpasının değişmemesidir: Başbakan Yardımcısı Babacan ve Maliye Bakanı Şimşek. Başbakan Erdoğan’ın ekonomi yönetiminden memnuniyetini yansıtıyor. Mevcut politika anlayışı sürecek demektir.
Teknik bir değişiklik ise spekülasyona konu oldu. Çağlayan’ın bakanlığı yeniden düzenlendi ve Ekonomi Bakanlığı adını aldı. Bu durum yeni hükümetin dış açık sorununa daha aktif müdahale arzusunun işareti kabul edildi.
Olabilir. Ama dereyi görmeden paçaları sıvamak yanlıştır. Zor tercihler karşısında fiili uygulamayı görmeden bir şey söyleyemeyiz. Resmin kısa sürede netleşmesini bekliyorum.