Doların 2 TL’ye gelmesi “psikolojik sınır” diyebileceÄŸimiz bir düzeydi. O düzey ÅŸimdi geçildi. Kalıcı olup olmayacağını bilemeyiz. GeliÅŸmelere göre, bu düzeyin de çok üzerine çıkabiliriz. Belki de, üç-beÅŸ ay bu düzeyi bir daha görmeyiz. Önemli olan bu psikolojik sınıra gelinmesinin ekonomik birimlerin davranışlarına nasıl yansıyacağı. Büyük bir olasılıkla, yurtiçindeki fiyatlar bir kez daha gözden geçirilecek. Kur deÄŸiÅŸmelerinin enflasyona yansıması bu düzeyde daha güçlü hale gelecek. Döviz kurundaki geliÅŸmelere “Abartılacak bir konu deÄŸil” diye yaklaÅŸamayız. Nisan ayı ortalarından bu yana dolar kuru yaklaşık yüzde 12 yükseldi. Döviz borcu olan bir giriÅŸimci TL faizi yüzde 9, dolar faizi yüzde 4 diye dolar cinsinden kredi almıştı. Åžimdi, dolar borcunun TL cinsinden faizi yüzde 16’yı aÅŸtı. Haziran sonu itibarıyla Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu 126 milyar dolar, orta-uzun vadeli dış borçları ise mart ayı sonunda 235 milyar dolar civarına geldi. Toplam dış borçlarımızın milli gelire oranı yaklaşık yüzde 45 düzeyinde. Yüzde 15 kadar bir kur artışı milli gelirimizin yüzde 8’i civarında bir ek yük demektir. Yüzde 4 büyümede zorlanan bir ekonomi için bu rakam küçümsenemez.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ. (Habertürk Gazetesi)