Dilimizde tüy bitti. Ne dedik? Yıllarca sıcak para ve ithalata dayanarak ülke ekonomisi yönetemezsiniz. Ülke üretimden uzaklaşıp, tüketim odaklı bir pazar haline geliyor. Kumar ekonomisi, iktisadın gerçeği değildir. Bu anafor arttıkça sıcak para ihtiyacı daha da yükseliyor.
Sıcak paranın bu denli hakîm olduğu ekonomilerde, bir tarafta imtiyazlar dağıtılır; öte tarafta siyasi sonuçlar doğar. Ama adımız felaket tellalından işbilmeze kadar çıktı. Varsın olaydı da; haksız çıksaydık.
Türkiye dünyadaki sıcak paranın güvenli limanlara dönmeye başlamasıyla köşeye sıkıştı. Zamanında 1 milyar dolar için at pazarlığı suçlamasıyla karşı karşıya kalanlarla, taze dolar bulmak için savaş çığlıkları atanların aynı kişiler olması garip değil. Tek fark at pazarlığı yapılan 1 milyar doların bugün hiçbir soruna çare bulamaz bir rakam olarak kalması.
Dolar aldı başını gidiyor. Bir taraftan kredi derecelendirme kuruluşları ve kreditörler Türkiye’de riskin yükseldiği ve kırılganlığın arttığı gerçeğine atıfta bulunuyorlar. Örnek mi? Fitch Ratings ve Maliye Bakanı Şimşek’in eski kurumu Merril Lynch… Aylık ortalama 7-8 milyar dolar bulması gerektiğinden de söz eden var; FED’in parasal genişlemeden çıkmasında yüksek risk taşıdığını belirten de…
Hoş bunların sözüne itibar etmek gerekir mi; tartışılır. Daha İspanya Polisi JP Morgan’ın iki eski çalışanını, şirket adına 6 milyar dolarlık zararı gizlemek suçlamasıyla yeni tutukladı.
Yani ne dedikleri çok önemli değil? Ama önemli olan bunların söylemlerinin Türkiye’nin muhtaç hale getirildiği sıcak para akışını etkileyeceğidir. Nitekim Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın söyledikleri sinek vızıltısı etkisi bile yapmadı.
Şimdi herkes Suriye’yi konuşuyor. Dünya çelişki içinde göstermelik bir tepkiden bahsediyor. Ortada bir kimyasal silah kullanıldığı gözükse de, kimin bu ortamı yarattığı ve katliamı gerçekten kimin yaptığı bilinmiyor. Ama bizimkiler savaş tamtamlarını çalmaya başladılar bile… Neden?
Çünkü Türkiye gırtlağına kadar borca batırıldı, üreticinin kemikleri kırıldı ve üretemez bir ülkenin borçla tüketip, sıcak parayla çevrilen ekonomisi siyasi sonuçlar doğuruyor.
Korkarım göstermelik bir Suriye tepkisine balıklama dalan iktidarımız, herkes bir adım geri çekildiğinde, koşar adım Türkiye’yi bataklığa sokacak ve dımdızlak ortada kalmasına neden olacak.
Kim bilir belki de 11 senelik rezaletin, yolsuzluk iddialarının, yabancılara dağıtılan imtiyazların, göstermelik tepkilerin gölgesinde İsrail ile kol kola yürütülen siyasetin, ekonomik batışın ve çok kutuplu hale gelmesine karşın, tek kutuplu dünyanın dayatmalarına takılıp kalmanın sonuçlarını bu kaos ile üzerlerinden atmaya çalışıyorlar.
Türkiye bu oyuna gelmemeli… İktidar istiyorsa evlerinde tuttuğu yüzde 50 ile savaşa gidebilir. Çünkü bu onların savaşı, Türkiye’nin değil. Ne diyecek Sayın Başbakan Esad’a: “Bak yüzde 50’yi evinde zor tutuyorum.”
Elbette gerçekten böyle bir yüzde 50 varsa… Ben de, yaptırdığı kamuoyu yoklamalarıyla Sayın Başbakan da, Anadolu insanının kendisi gibi düşünmediğini biliyor.
Savaş mı istiyorsunuz Sayın Erdoğan? Biz istemiyoruz… Parasını benim ödediğim silahla da yapamazsınız. Çok istiyorsanız, toplayın partililerinizi, sözde Suriyeli muhaliflere dağıtıldığı iddia edilenleri geri isteyin ve gidin. Yolunuz açık olsun.