Dün yaşadığımız ferahlık Amerikan Merkez Bankası’nın son dönemde yaptıklarındandı. Bugün yaşayacağımız sıkıntılar da onun eskisi gibi davranmamasından olacaktır.
Geçenlerde bir fon yöneticisi ile yaklaşık bir saat konuştum. Türkiye ekonomisi ile ilgili sohbet edelim demişti. Halbuki konu öyle dört başı mamur iktisat muhabbeti çıkmadı. Son derece yalın bir sorusu vardı: “Türkiye, liranın hızla değer kaybetmesini mi faizlerin hızla yükselmesini mi tercih eder?” Bir nevi, kırk katır mı kırk satır mı gibi yani. Soruyu merkez bankası ne yapar diye de sormadı. İşini biliyordu. “Hükümetiniz ne yapar?” dedi. Tek merak ettiği mesele buydu. Liranın hızlı değer kaybını sessizce seyir mi edersiniz, korkup faizleri hızla yükseltir misiniz? Ülke parasının hızlı değer kaybına yönelik Türk hassasiyetini anlamıyordu. Fiyat intibakı, ekonomideki dengesizliği düzeltecekken nereden çıkıyordu bu manasız iktisat dışı hassasiyet. Ben o günden beri galiba hep aynı konuyu düşünüyorum. Niye kimse Türkiye ekonomisine güvenmiyor? Niye kimse Türkiye’yi sevmiyor?
Yazının devamı için TIKLAYINIZ. (Radikal Gazetesi)