Türkiye, yıllarca bakımı yapılmamış bir ev gibi, üzerine sürülen boyayla paketlenip satılıyorken, arka arkaya gelen fırtınalar, boyaları dökmeye başlayınca gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
Bu ülkenin mikrosundaki sıkıntılar her zamankinden daha kronik bir hale gelirken, vatandaş düzeyindeki aşırı borçlanma saatli bomba gibi ortada duruyor. Ne yazık ki üç beş makarna ile, iki paket kömüre ve ‘avantaya ortak olma’ hayaliyle insanlar elde tutuldu. Elbette bunun için de, gizli iflasta yaşam sürdürme yöntemi devreye sokuldu.
Makro verilerin de kalem oyunlarıyla nasıl iyiymiş gibi gösterildiği, aslında gerçek bir refahın olmadığı, makineyle yaşamın devam ettirildiği, solunum cihazı arıza çıkarınca, yani bizi soymak için gelen ve mükemmel şekilde soyan sıcak parada kısmi kesinti olunca görülmeye başladı.
Her zaman söyledim, tekrar ısrarla altını çiziyorum. Türkiye ekonomisindeki başarı ifadesi, koca bir palavradır. Büyüyen, ama kalkınmayan, aksine borçlanarak batan, eldeki avuçtakini satıp savan, borç para karşılığı imtiyaz dağıtan, bünyesindeki insanların da sürekli cebine para konularak yaşatıldığı bir yapının başarılı sayılması mümkün değildir.
Bu tespiti ortaya koyduktan ve gerçek durumu gösterdikten sonra, gelelim gündemin sıcak tartışmasına… Tüm göstergelerin alt üst olduğu ve arka arkaya depremler yaşandığı şu konjonktürde ‘eylülde ne olacak’ muhabbeti başladı.
Eğer süreç böyle devam ederse, yani dalgalı da olsa rutin bozulmazsa, ani ve hesaplanmamış bir finansman krizi ortaya çıkmazsa, eylülde hiçbir şey olmayacak.  Bu durum, ekonomi çok güçlü ve başarılı olduğu için değil; 2014 Mart’ta seçimler olduğu için böyle sonuçlanacak.
Önümüzdeki seçimlerin, sanıldığının aksine Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerden çok daha kritik bir önemi var. Bu, yerel yönetim, yani belediye seçimi… Siyasetinin finansmanını ve civarını zenginleştirmeyi belediye kaynaklarına bağlamış bir iktidar için, kaynak olarak gördüğü belediyeleri kaybetmemek son derece kritiktir.
Bu yüzden AKP iktidarı, bir tür vadeli çek yazacak. Para basabilir, ani bir özelleştirme yapabilir, ehliyette olduğu gibi 100 gösterip, vatandaşı 15’e razı ederek haraç toplayabilir. Yani seçime kadar bu işi, bedeli daha sonra ödenmek üzere finanse etmenin bir yolunu bulacaktır.
Asıl fatura, kaynak olarak gördüğü belediyeleri elde tutup, diğer seçimlere kadar süre kazanan AKP iktidarında, Mart 2014’ten sonra çıkacaktır. Çünkü hesaplar bu kaynak temini ve güçle arka arkaya gelen iki seçimi de kazanmak üzerine yapılmaktadır. Bunu başarabilir mi, göreceğiz. Ama eminim krizin seçimden önce çıkmaması için her şeyi yapacaktır.
Bu yüzden olağanüstü bir durum olmazsa, eylülde kriz olmayacak, ekonomi yönetimi de ileri borçlandırma ile işi finanse ederek, ne kadar başarılı olduğunu anlatacaktır. Yani palavra devam edecek. Asıl soru şu: Bu kriz söylentisinden kim, ne kazanıyor?
Bunun yanıtını da bir zahmet, yıllardır çıkar grupları ya da Başbakan’ın deyimiyle faiz lobisiyle sarmaş dolaş yürüyen, para kesilince ‘küstüm’ oynayan AKP iktidarı versin. Malûm bizim toplumumuzda gelenektir; aile kavgasının içine girilmez.