Sanatsız Kalan Milletin…

İçine tükürülerek başlayan, ardından sanatçı ayrımı ile devam eden, tiyatroların özelleştirilme hamlesiyle taçlandırılan, ucube ile doruğa çıkıp, Gezi eylemlerine destek veren sanatçıları neredeyse terörist ilan eden zihniyet dur durak bilmiyor.

Şimdi de hazırlanan bir yasa tasarısı ile Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları, Devlet Senfoni Orkestraları, Devlet Halk Dansları Topluluğu, Devlet Çok Sesli Korosu olmak üzere toplam 52 sanat kurumunun kapatılmasını öngörülüyor.

Yapılan basın açıklamasında geleceğe yönelik kaygılar da dile getiriliyor. Deniliyor ki: “Bunun yanı sıra eğitim fakülteleri ,güzel sanatlar liseleri, konservatuvarlar da topun ucunda…” Muhtemeldir ki yeni yasama yılının öncelikli konularından biri olacak.

Bir tarafta katma değerli üretimden bahseden, öte tarafta ar-ge yapabilen ülkelerin formülü olan eğitim ve sanat başlıklarından birini yok eden yaklaşım ne acınacak bir haldedir.

“Her şey olabilirsiniz. Hatta Cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz; ama sanatçı olamazsınız” diyen Atamız’ın seviyesinden bugün indiğimiz seviyelere kadar ne de hüzünlü bir noktadayız.

Sadece sanat adına değil, sanatın topluma kattığı ruh, yaratıcılık, eleştiri ve yol göstericilik özelliklerinden mahrum kalma adına da… Nitekim sanata değer verilen bu topraklarda 15 sene içinde gelinen noktayla, içine tükürülen son 10 senede ulaştığımız yer mukayese edildiğinde de sanatın, sadece sanat olmadığını anlıyoruz.

Ülkeyi yağmalanacak, parasal getirisi olmayanları kapatacak, içeriğine, toplumsal faydasına bakmayacak bir anlayışla yönetirseniz, özelde kişileri insanlığından, genelde de devleti hayallerinden koparırsınız.

Ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada maneviyat diyerek gelip manevi değerlerimizi ayaklar altına alan, sanayi deyip üreticimizin belini kıran, evlatlarımız deyip eğitim sistemiyle gelecek kuşaklarımızı içi boş çuvala döndürmeye uğraşan, sanat deyip sözde şarkıcıları öne çıkaran kültürel bir yağma ile karşı karşıyayız.

Oysa sanat yoksa, teknoloji de yoktur. Sanat yoksa, toplumsal barış da yoktur. Sanat yoksa, ruh sağlığı da yoktur. Sanat yoksa, ilerleyen bir toplum da yoktur. Sanat yoksa, hepsi bir yana insan yoktur.

İnsanların tek tipleştirilmeye çalışıldığı, güçlüye ram etme anlayışının pompalandığı, sanatçının provokatör olarak görüldüğü, demokrasinin iktidarla aynı şey düşünüldüğü oranda sunulduğu, eleştiren herkesin düşman adledildiği bir ülkenin geleceği olamaz.

Laf aramızda bunu yapmak isteyenlerin de… Çünkü sanat, toplum, özgürlük, er ya da geç; sonunda kazanır. Kaybederse, o ülkenin kazananı da olmaz.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir