ÇaÄŸlayan’ın Hızına YetiÅŸilmiyor

Ankara Sanayi Odası Başkanlığı yaptığı sırada, Türkiye ekonomisinin gerçeklerini ortaya koyan tavrı, çözüm odaklı eleştirileri ile beğendiğim isimlerden biriydi Zafer Çağlayan. Sonra birden bire politikaya atıldı ve bakanlık düzeyine kadar yükseldi. Önemli bir başarı… Aslında herkes, sorunların çözümü için umutlanmıştı.

İlk U dönüşünü, başkanlığı yeni bırakmış çiçeği burnunda Sanayi ve Ticaret Bakanı iken yaptı. ASO Başkanı iken eleştirilerinin tam tersini dile getirmeye eğilim gösteren Çağlayan’ı o dönem hatırlayanlar olacaktır, TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ‘arşivdeki açıklamalarını hatırlatırım’ diyerek uyardı.

Sonraki süreçte bu tavrını hiç bozmadı. Türkiye’nin ekonomik gerçeklerini bilmesine rağmen, hükümet politikalarına uygun söylemlerini sürdürdü.  Belki siyaseten anlaşılabilir bir tavırdı, ama sokaktaki yangına siyasetin faydası yoktu.

Ardından kendi başkanlığı döneminde ortaya attığı Ankara Yaklaşımı’nı bakan olarak uygulamaya kalktı. Gücü yetmedi. Sonuç tam bir fiyaskoydu. Anlaşılan o ki, Başkan Çağlayan, Bakan Çağlayan’dan daha etkiliydi.

Elbette bu darbenin hemen akabinde sıkıntılar arka arkaya belirmeye başladı ve nitekim dünyada göstere göstere gelen bir krizin ardından ‘Bu kriz öngörülemedi’ açıklamasıyla muhteşem bir pota daha imza attı. Oysa krizin patlamasından yaklaşık 1 ay önce mesleki örgütümüzle buluşmasını müteakip ettiğimiz sohbette ‘Kriz yaklaşıyor, Türk firmalarına sahip çıkın’ diyen bire bir bendim. Aldığım yanıt ise ‘Nereden çıkarıyorsun krizi’ idi.

Tüm bu süreç ve detayda yaşananlar Çağlayan’ı yıpratmış olacak ki, kabine değişikliğinde Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı olarak görevi değiştirildi. Yine umutlandık. Çünkü Kürşat Tüzmen zamanında dış ticaret, ihracat algısı üzerini kuruluydu ve ithalat göz ardı ediliyordu. ASO Başkanı Çağlayan’ı tanıdığımızdan, bu konuda etkin rol üsteleneceğini düşündük. Fakat Sayın Bakan yine bizi şaşırttı.

Kendisi de aynı istikamette devam ederek, ihracat rakamlarıyla övünen, ama ithalatı çok da sorun görmeyen anlayışı devam ettirdi. Sonuçta dış ticaret açığının dominant etkisiyle cari açık patladı. Özellikle dünyada likiditenin daraldığı ve finansmanın pahalı hale geldiği süreçte risk daha çok büyüdü.

Dünyada ve Türkiye’de bu çarpık ekonomik sistemi övenler bile cari açığı, bununla birlikte gelen kırılganlığı saklayamaz oldu. Başbakan dile getirene kadar, içte ses çıkmadı. Ne zaman ki sorun olduğunu söyledi, Babacan ve Şimşek de dökülmeye başladı. Nihat Ergün, katma değerli üretim, ar-ge gibi kavramları dile getirir oldu.

Fakat Çağlayan durumu ıskalamıştı. Sayın Bakan Ankara Yaklaşımı’nda başına gelenlere takılmış olacak ki, finans sistemi üzerinden bankacıları, döviz kuru üzerinden de Merkez Bankası’nı kendisine hedef seçti. Kriz zamanı alenen yayında ‘dökülün yollara her kaybettiğini 1 ay, üç aya, her yıl, üç yıla tekabül edecek’ diye anlattık. O bekledi, bekledi, yerel seçimleri atlattı, ardından da ‘Bu krizin telafisi 3 yıl alacak’ diye beyanat verdi.

Nihayetinde 12 Haziran seçimleri gerçekleşti, 61. Hükümet’in yapısı ortaya çıktı ve Sayın Çağlayan Ekonomi Bakanı olarak yeni kabinede rol üstlendi. Ve ilk açıklamasını yaptı: ‘Cari açık tehdit oluşturmuyor.’ Üstelik bu açıklamayı, nazire yapar gibi ASO heyetinin kendisini ziyareti anında gerçekleştirdi.

Peki ilk ipuçları ortaya çıkan 61. Hükümet’in programında cari açık için ne deniliyor? “Cari açık konusunu dikkatle takip ediyoruz. Yüksek cari açığın bazı altında bazı yapısal nedenler var… Cari açığı düşürmek ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yenilenebilir ve nükleer enerji projeleri sürecek…

Buna ekonominin tepe ismi Ali Babacan’ın açıklamalarını da ekleyin, görülüyor ki, geç de olsa yeni hükümet cari açığı sorun olarak görüyor. Bir şey yapar mı bilemem, ama en azından problem olarak kabul ediyor.

Yeni programı bizzat ekonomiyi kendisine bağlayan Başbakan Erdoğan yaptı. Peki tüm bunlar konuşulurken Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan neredeydi? Bakanı olduğu hükümetten farklı mı düşünüyordu, yoksa ihracatı açıklamak için gittiği bir ilde, gelişmeleri mi kaçırmıştı? Şimdi yanıtını merak ettiğim soru şu:

Açıklama Başbakan’ın olduğuna göre, Zafer Çağlayan bu görüşünden de geri adım atacak mı? Atmayacaksa, cari açığı sorun olarak görmeyen bir Ekonomi Bakanı ile, cari açıkla nasıl mücadele verilecek? Hep birlikte göreceğiz.

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir