Küresel düzeyde yaşanan gelişmeler Türkiye ekonomisine ilişkin endişelerin yüksek düzeylerde seyretmesine katkı yapıyor. Risk iştahının azalması, işlem hacimlerinin gerilemesi, sermaye hareketlerinin istikrarsızlaşarak daralması gibi unsurlar bu süreçte etkili oluyor. Gelişmiş ekonomilerden gelen haber ve verilerin olumsuzluğu, gelişmekte olanların ise ya aşırı ısınmış olması ya da o noktaya gelmemek adına kararlı bir şekilde tedbir almaya çalışması belirsizlik ve kırılganlığın artmasına katkı yapıyor. Birkaç haftalık bir moladan sonra emtia fiyatlarının yeniden yükselişe geçmesi ve bu durumun küresel düzeyde durgunlaşma endişesindeki artışa rağmen gerçekleşmesi, günü kurtarmak adına gündeme gelen yönlendirme girişimlerinin başarısız olduğunu düşündürüyor.
Euro Bölgesi yetkilileri halının altındaki pisliklerin açığa çıkmasını önlemek ve görüntüyü kurtarmak adına Yunanistan’la uÄŸraşır iken Portekiz’in kredi notunun spekülatif kaliteye düşürülmesi rahatsızlık yarattı. Avrupa Merkez Bankası’nın para politikasını gevÅŸek tutarken artan enflasyon baskısına tepki olarak kısa vadeli faizleri çeyrek puan yükseltmesi belirsizlik ve kırılganlık artışını engelleyemedi. UzmanlaÅŸtığı sınai üretim alanında rekabet gücünü kaybeden, mali sisteminin özkaynakları yetersiz hale gelen Euro Bölgesi’nin içine düştüğü açmazdan çıkması pek mümkün görünmüyor. Euronun güçlü kalmasını saÄŸlayıp sorunları gizleyerek belki bir süre için günü kurtarablirler fakat kötüye gidiÅŸi önleyemezler. Portekiz’in kredi notu konusunda ortaya çıkan tepkiler içinde bulundukları çaresizliÄŸin itirafından baÅŸka bir anlam taşımıyor; kendi kredi derecelendirme ajanslarını kurma düşüncesi ise oldukları gibi görünmekten korktukları ve bunun olmaması için korumacılık dahil her türlü tepkisel eylemin içinde olabilecekleri anlamına geliyor. Belli ki geleceklerinin daha kötü olmayacağına kendileri bile inanmıyorlar.
ABD’den gelen son iÅŸsizlik rakamları ise küresel risk algılamasını iyice olumsuzlaÅŸtırdı. Federal Reserve’in piyasaya verdiÄŸi likiditeyi çekmemiÅŸ olmasına raÄŸmen gölün maya tutmaması ve istihdam artışının umulanın çok gerisinde kalması sıkıntı yarattı. Yeni bir likidite takviyesi gerektiÄŸi algılaması emtia fiyatlarını yukarı yönde harekete geçirir iken menkul ve gayrimenkul ÅŸeklindeki varlıklardan uzaklaÅŸma eÄŸilimini önleyemedi. Ä°ktidarın durumun bu kadar kötü olduÄŸunu öngörememiÅŸiz itirafı ise durumu kurtarmadı. Ä°ÅŸsizlik ve enflasyon artıyor, ABD ekonomisi büyüyemiyor; sistemik risk algısının tehlikeli seviyelere yelken açması önlenemiyor. Borç tavanı konusundaki uzlaÅŸmazlık ise sıkıntı kaynağı olmaya devam ediyor. Özetle söylemek gerekir ise geliÅŸmiÅŸ ekonomilerin küresel dengelere katkısı azalır iken yükü artıyor, dengesizlikler büyür iken sorunlar ağırlaşıyor; hareket yeteneÄŸi daraldıkça riskten kaçınma eÄŸilimi güçleniyor. Günün kurtarılması açısından hayati önem taşıyan bir dizi varsayımın sorgulanır hale gelmesi kırılganlığı artırıyor.
Küresel koÅŸullar Türkiye ekonomisi açısından tehlikenin büyüdüğüne iÅŸaret ediyor. Cari açık büyümeye devam eder ve dış finansman kalitesi olumsuzlaşır iken maliyet kökenli enflasyon baskısı artmaya devam ediyor ve sınai üretim rakamının iÅŸaret ettiÄŸi gibi ekonomi soÄŸutulamıyor. GittiÄŸi yere kadar böyle devam etmesi tercih ediliyor ise sert düşüşe hazırlıklı olmak önem taşıyor ve yabancı yatırımcıların bu yönde harekete geçteÄŸi dikkat çekiyor. Sürdürülebilir olmayan bu yolun sonunda ekonomik daralma, yüksek enflasyon ve yüksek iÅŸsizlik bizi bekliyor!.. Yeni hükümetin programı yaklaÅŸan tehlikeye karşı yeni bir hamle yapmayı ana politikalarda deÄŸiÅŸikliÄŸi gündeme almıyor; kısa ve orta vadeyi nasıl aÅŸacağını düşünmeden uzun vadeye odaklanmış bir çizgi sergiliyor. Tehlikeleri görmezden gelerek evde yapılan uzun vadeli hesapların çarşıya uymayacağı gerçeÄŸi tümüyle ihmal ediliyor. Mevcut tercihler ile enflasyon ve faizlerin tek hanede kalmasının veya bir kriz yaÅŸanmamak olasılığının mümkün olmadığı dikkate alınmıyor. Bu yaklaşımın en büyük tahribatı mali sektör ve kamu kesimine çıkaracağı grmezden geliniyor, her iki kesimde hem mevcut eÄŸilimlerin sürdürülebilir olmadığını, hem de olumsuzlaÅŸan küresel koÅŸulları umursamıyor! Bir taraf bütçe açığım düşüyor diyor, diÄŸer taraf ise Merkez Bankası’ndan faiz yükseliÅŸi beklemiyoruz tesellisi ile bildiÄŸini okuyor. İç talepte yaÅŸanacak geliÅŸmelerin mali sektör ve kamu kesimi baÅŸta omak üzere ekonomide yaratacağı tahribat ihmal ediliyor… Kendileri çalıp kendileri oynuyor, kendi uydurdukları masallara inanma gafletine düşüyorlar.
GeliÅŸiÅŸ ekonoilerin merkez bankaları para politikalarını aşırı gevÅŸek tutmaya devam eder ise enflasyon baskısı büyüyecek veya bu tehlike nedeniyle tutuk davranırlar ise deflasyon kapıyı çalacak, her iki olasılık da sermaye hareketlerinin istikrarsızlaÅŸacağını dalgalı bir ÅŸekilde daralacağını, küreselleÅŸmenin yerini korumacı önlemlerin alacağını söylüyor. Bir ÅŸey olmaz veya bunu da atlatırız diyerek tehlikeye meydan okumak ise akılcı bir yaklaşım olmuyor…