Türkiye’de son dönemde yayınlanan çok önemli bir kitap var. Kusursuz Enerji Planı – Bir melanetin anatomisi… Kitabı kaleme alan Mühendis Naci Özen veya kitaptaki ismiyle nam-ı diÄŸer YurttaÅŸ Mazlum Çoruh.
Kitapta Çoruh Enerji Planı’yla gerçekleşen görevsiz barajlar, saçılan kaynaklar mühendislik hesapları açısından ele alınıyor. Özen, yaşananları mühendislik alçaklığı olarak nitelendiriyor. Çevre, kültür gibi hesaplanması güç maliyetleri dışarıda tuttuğunuzda 4 milyar dolarlık bir işin, nasıl 60 milyar dolara mal olduğunu görüyorsunuz.
Üstelik tribünler ve sistemler ithal ediliyor. Daha da kötüsü kredi ile kullanılan para harcanıyor? Siyasetçilerin ‘600 TL’yi nereden bulacaksın’ tartışması yaptığı ülkemde, bir kalemde 56 milyar dolar sokağa atılıyor. Özen’e göre barajların hiçbirine gerek yok. Yamaçlara kurulacak göletler ve bentlerle sorunu aşmak mümkün.
Ama harcamaya bile kalksanız, yani illa baraj yapma tutkusuna sahipseniz, potansiyelin çok üzerinde yatırımlarla fazladan neden 56 milyar doları ortalığa saçarsınız? Özen, yaşananlara akıl sır erdiremiyor. Kendi tabiriyle ‘ortaya çıkacak zararı vermek için böyle bir mühendislik alçaklığına gerek yok.’ Peki neden?
İşte Naci Özen, nam-ı diğer Yurttaş Mazlum Çoruh bu melanetin sebebini bulamıyor. Ta ki BOP, yani Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin sözde haritasını görene kadar. İşte Özen o gün gerçek amacı anlıyor ve bunun görünenin ötesinde bir hedef taşıdığı kanaatine varıyor.
Devamı da Fırat nehri üzerine kurulu kapasitesinin altında çalışan ve GAP diye bize sunulan proje ile tamamlanıyor. Oluşan kanaat; ülkenin sularla hedef haritadaki sınırlarının çizildiği yönünde… Tüm yetkilileri uyarıyor, yetmiyor kitap yazıyor, ama ‘tık’ yok. Bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Ulusal Kanal’da hafta içi her gün yaptığım Ekopolitik programında son 4 haftadır cuma günleri kitabın detayları konuşuyoruz. İlgisini çekenler için 15 Temmuz Cuma günü dizinin son bölümde yayın saatim olan 10.10’da genel bir özetini yapıp, başvurulan yetkililere yazılan mektupları paylaşacağız.
Kitabın yazarı Naci Özen ile sohbetimiz sırasında başka önemli detaylar da ortaya çıktı. İşte daha önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde danışman olarak görev yapan Özen’in aktardığı o çarpıcı noktalar:
İstanbul’da vatandaş başına 150 litre su veriliyor. İdeali kişi başına 40 litre. Bahçe sulama, araç yıkama gibi detaylarla maksimum rakam ise 80 litre. Su ve para zengini Kanada’da bu rakam 200 litre düzeyinde. Üstelik birinci el sudan bahsediyoruz. Londra aynı suyu 9 kere kullanıyor.
Çünkü su reaksiyona girmeyen bir özellik taşıyor ve tekrar yıkayarak kullanmak mümkün. Türkiye’deki her yurttaş İstanbul’daki gibi su kullansa, Türkiye’nin insani ihtiyacı 4 milyar metreküpü bulmuyor.
4 milyar metreküp insanlar, 2 milyar metreküp tüm hayvanlar ve 2 milyar metreküp de kültür bitkileri için su ihtiyacını toplarsanız, yıllık tüketim miktarı 8 milyar metreküp dolayında. Fakat Türkiye suyu yönetemiyor. Harran Ovası’na ihtiyacının 16 katı fazla su verildiği için toprak çoraklaşıyor.
Yılda maksimum 200 milyon metreküp ile halledilecek tarımda sulama 1 milyar 250 milyon metreküp ile gerçekleştiriliyor. Elbette fazlası toprağa zarar veriyor ve çoraklaşıyor.
8 milyar metreküp’e diğer kalemleri de eklediğinizde, aslında fazla fazla Türkiye’nin yıllık su ihtiyacı 15 milyar metreküpü ancak buluyor. Peki 780 bin kilometrekarelik ülkemize yılda gökten ne kadar su düşüyor? Özen’in ifadelerine göre 550 milyar metreküp. Akışa geçen miktar ise bunun üçte biri. Yani yaklaşık 80 milyar metreküp. Akışa geçenin yüzde 10’una yakın bir oran ihtiyacımızı karşılıyorsa, ortadaki soru şu: Su krizi nerede? Özen’e göre burada bir akıl krizi yoksa, ahlâk krizi söz konusu.
Sorun su yönetiminin yapılamaması olarak ortaya çıkıyor. İhtiyacının çok üzerinde para harcanarak yapılan boş barajlar gösterilip, su krizi olduğu kamuoyuna pompalanıyor. Ama kimse boş barajların nedenini sorgulamıyor. Yıllarca GAP için para harcandı. Gözüken o ki bu paraları hem fazladan harcayarak sokağa attık, hem de birilerinin BOP haritası için sınır çizmesine ortam hazırladık. Halen de işsizlik fonunda biriken paraların büyük bir bölümü buraya kaynak olarak aktarılıyor.
Peki şimdi sormak gerekmiyor mu? Dolduramadığınız barajlarla, yabancılardan alınan özel yapım tribünlere ödediğiniz fazla paralarla ve yönetemediğiniz su potansiyeli ile ne yapmaya çalışıyorsunuz? Gelin de burada iyi niyet arayın.