Başbakan başta olmak üzere, iktidara sahip olanlar her fırsatta çıkıp ‘milli irade’den bahsediyorlar. Bu ülkenin vatandaşları için çalıştıklarını, insan odaklı bir politika izlediklerini iddia ediyorlar.
Fakat teröriste izin verip, Türk Bayrağı taşıyana dayak atan, bebek katilinin doğum gününün kutlanıp, orada bölücü sloganlar atılmasına gözlerini yumup, milli bayramlarda olay çıkartıyorlar.
Hepsini de milletten aldıkları yetkiyle yaptıklarının altını çiziyorlar. Elbette her şey normal seyrinde devam ederken, vatandaş da bu palavrayı yiyor. Zaten bu zihniyetle paralel düşündüğü sürece de kimse zarar görmüyor. Başkasının gördüğü zararı da umursamıyor.
Fakat bir kere düşmeye gör. Bir şikâyetini dile getirmeye çalış, adın ya provokatöre ya teröriste ya da kötü niyetliye çıkıyor. Ama yıllar içinde o kadar çok samimiyet testinden sınıfta kaldılar ki, aldıkları oy ne olursa olsun, samimiyetsizlik artık icraatlarından akıyor.
Ülkede herkesin iş sahibi olduğunu söylüyorlar, alkış kıyamet, ama kendisine oy veren hatta parti üyesi olan biri işsizlikten dem vurunca ‘cahillikle’ suçlanıp, ‘senin çocuğun da işsiz kalsın’ noktasına çekiliyor.
İşini kaybeden, evine haciz gelen, bir felaketle karşı karşıya kalan tokat yemiş gibi bu zihniyetin gerçek yüzüyle tanışıyor. Bu konuda o kadar çok örnek verilebilir ki, ama biz son yaşanandan yola çıkalım.
Oy oranlarının patlama yaptığı Reyhanlı’da yaşananlar ortada… Besledikleri teröristlerin bumerang etkisi yaptığı olaylar tüm dünya tarafından dile getirilirken, bizim medyamız korkudan Başbakan ağzıyla konuşuyor.
Orada insanlar yaralarını sarmaya çalışırken, bakanlar da Başbakan da yüzünü başka tarafa çeviriyor. Hicap duymadan bir de ABD gezisinden geldikten sonra değerlendirme yapıyor. Failler hakkında ne kadar çok şey bildiğinden bahsediyor da, bu kadar bilgiyle neden olayı önlemediklerinden, apar topar bakanlarının sözde muhalifleri temize çıkarma uğraşısından bahsetmiyor.
‘Ne zaman Reyhanlı’ya gideceksiniz’ sorusuna bile cevap veremiyor. Almışlar basın toplantısına gerçekten soru soramayacak adamları, bilmem kaç televizyon kanalının canlı yayınında basın açıklaması yapıyorlar.
Hadi Reyhanlı daha çözülemedi diyelim. Ama ortada iki yıl önce yaşanan bir dram var. Deprem felaketiyle sarsılan Van… O süreçte de, sonrasında da bu insanlar yokmuş gibi davranan, hatta var olanları da bizzat bakan tarafından ‘artık güvendesiniz, binalara girebilirsiniz’ dedikten sonra oluşan deprem ile öldüren bu iktidarın gözünde Vanlı’nın Suriyeli kadar değeri yok mu?
İşte son uygulama… Daha yaralarını sarmayı başaramayan ilde sağlığa katılım ücreti ve reçete muayene ücreti kesilmeye başladı. Dahası eczaneye giden SGK tarafından kendisine yazılan borç ile karşı karşıya kalıyor. Eczaneler de, vatandaş da şokta…
Deprem zamanı yanan çadırlara kendi insanını mahkûm edip, Suriye’den gelenlere şehir kuran bu zihniyet, şimdi de Suriyeli olduğu söylenen insanlara yardım yaparken, kendi insanından haksız kesinti yapıyor. İşin ilkesine baktığınızda sağlık hizmeti sosyal devletin olmazsa olmazı olduğundan zaten alınmaması gereken bedeller, mağdur bile dinlemeden tahsil edilmeye çalışılıyor.
Devletin harcamaları çok yüksek, bu nedenle katılım payı almak zorunda gibi söylemlerde bulunan tuzukurular olacaktır. O zaman adama şunu hatırlatırlar: Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Başkanı Fuat Oktay, Suriyeli mülteciler için harcanan parayı bakın nasıl açıklıyor?
“AFAD’ın nakit olarak harcadığı miktar 750 milyon liradır. BM standartları olarak hesaplandığında Türkiye’ye maliyeti 1,5 milyar dolardır. Bunlar maliyetlerle birlikte toplam rakamlardır.”
Benim insanım iş bulamazken, iş olanağı verilmesini, bu ülkenin çocukları üniversite sınavlarında zamanla, parayla ve kopya skandallarıyla uğraşırken, sınavsız okuma hakkı sunulmasını ve birçok detayı da ekleyin.
Peki karşılığında alınan ne? Bu insanların birçoğu vatandaşlığa geçiriliyor ve önümüzdeki seçimlerde oy kullanacaklar. Sizce kime oy verirler? Ne çileymiş bu milletin sırtında?
Hem faturayı ödeyeceksin, hem dayak yiyeceksin. 14 yaşında çocuklara bile sahanın ortasında sıkılan biber gazının parasını veren millet, sonra kim oldukları belli olmayanların şehirlerde yarattıkları terörle uğraşıyorlar. Sadece Reyhanlı’daki son olaydan bahsetmiyorum. Gündelik hayatta ‘bizim arkamızda iktidar var’ deyip, insanlara zulmedenlere sahip çıkmalarından bahsediyorum ve son kez soruyorum:
Beyler! Söyleyin lütfen; bu ülke insanı size ne yaptı? Yanıt: Oy verdi ya da vermedi.Zaten hizmette bu ayrımı icat edenler de bu arkadaşlar. Sonuçta hepsinden, hepimizden dolaylı yolla dünyanın en ahlâksız vergisini topluyorsunuz. Karşılığı sefalet, işsizlik, dayak ya da biber gazı yemek veya ölmek mi olmalı?
Sayın ÜNSALAN söyledikleriniz doğru vede eksik kendi ülkesinden kaçanlara iş,egitim,ve vatandaşlık veren zihniyet kendi vatandaşına sefayı çok görüyor tüm bunların üstüne VEKİLLERE ÇIKARILAN AYRICALIK dünyanın hiç bir ülkesinde yok vatandaş senelerce çalışsın üçkuruş için fakat kendileri çuvalla götürdükleri yetmezgibi yanına ilaveleride alıyorlar YAZIK BU ÜLKE İNSANINA inşallah bir gün hak ve adalet yerini bulur