Bir mayıs günü… İstanbul’da İstiklâl Caddesi ya da Dolmabahçe civarında bir yer. İki Alman turist kendisine tahsis edilen bomboş sokaklarda yürüyorlar. Aslında boş dedimse o kadar da değil… Sayılamayacak kadar çok polis, tazyikli su sıkacak araçlar, ellerde biber gazları…
Hans, Helga’ya sordu: Bugün 1 Mayıs değil mi? Neden bu ülkede insanlar bayramlarını kutlamıyorlar? Gazetelerde, televizyonlarda Türkiye’nin ekonomisinin çok iyi olduğunu okuyoruz. Çok iyi olduğundan mı kimse alanlara çıkmamış?
Helga uzun ve sessiz baktı… Hans, devam etti: Peki bu mutlu olduğu söylenen ülkenin sokakları neden polis dolu? Yoksa biz gece uyurken ülkede darbe mi oldu? Helga yavaşça söylendi kendi kendine: Biz uyurken değil ama…
Hans şaşkınlığını giderememişti ki, ortalık karıştı. Yürürken geldikleri noktada, insanlar 1 Mayıs’ı kutlamak ve taşeronluk denilen modern kölelikten işsizliğe, sosyal güvencesiz çalışmaktan iş güvencesiz yaşamaya mecbur bırakılmaya kadar birçok şeye itiraz etmek için oradaydı.
İşte olan o anda oldu… Biraz önce sokaklarda sessizce oturan polisler biber gazlarıyla, basınçlı sularla insanların üzerine gittiler. Kalp krizi geçirenler, bayılanlar, çoluk çocuk, genç, ihtiyar yerlere düşenleri görüyorlardı.
“Neden” dedi Hans? Anlam veremiyordu olup bitene… Krizin en yoğun yaşandığı ülkelerde bile 1 Mayıs yaşanırken, her şeyin yolunda olduğu söylenen ülkede neler oluyordu? Hemen o alandan ayrıldılar ve kendilerini otellerinin olduğu Beyoğlu’na attılar.
Tüm sokak girişlerine barikatlar kurulmuştu. Barikatın başındaki polis ‘hop hemşerim nereye’ dedi. Hans anlamadı… Çat pat Türkçe bilen Helga otellerine gittiklerini anlatmaya çalıştı.
Otel sözünü anlayan polis ‘he welcome welcome’ dedi. Hemen ardından evine gitmeye çalışana da seslendi: ‘Hop hemşerim!’
Polis araçlarının ve koridorunun ortasında İstiklâl’de yürürken Hans ‘neden’ dedi. Sendikaları neden ses çıkarmıyor? Helga Türkiye’yi tanıyordu. Yine kendi kendine söylenir gibi konuştu: Senede bir gün…
‘Peki ya medya’ dedi Hans. “Onlar neden ortak basın bülteni gibi konuşuyorlar? Gerçekten bizim anlayamadığımız bir şey mi var?” Helga yaşananların dehşeti gözlerinde, mırıldandı:
“Freedom House basın özgürlüğü listesini açıkladı. Türkiye 117. sıradan 120. sıraya geriledi. Kongo, Liberya, Fişi, Makedonya ve Şeyseller ile bu sırayı paylaşıyor.” Elbette Helga’nın ihalelerden haberi yoktu.
Otele gittiler, bavullarını topladılar. Hans olan bitene anlam veremiyordu. Helga ise babasının 1930’ların sonu, 1940’ların başında ülkesinde yaşananlara dair anlattıkları aklından geçirdi. İlk uçakla ülkelerine döndüler. Belleklerinde Türkiye’ye ait 1 Mayıs izleriyle…
biri hans ve helgaya taksim gösterilere kapalı olacak ama valilik başka yerler gösterdi taksim dışında bayram kutlamaları serbest deyivereydi keşke , peki insanlar yasak delmeye neden bu kadar meraklı diye sorarlardı ama szi bunu yazamazdınız :)
Eğer 1 Mayıs ile Taksim Meydanı’nı ayrı düşünülemez kılan o simgesel anlamı kavrayacak kültürden, bilgiden ve vicdandan yoksunsan bari sus be kardeşim”