Diziye ara verip güncele dönüyorum. Grafik 1’de 2007’nin son çeyreÄŸinden bu yana mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH’nin) hareketleri var. Kolay okunsun diye 2008’in ilk çeyreÄŸindeki GSYH deÄŸeri 100 olacak ÅŸekilde tüm diÄŸer verileri endeks haline getirdim. 2008’in ilk çeyreÄŸinin özelliÄŸi, küresel krizden önceki en yüksek GSYH deÄŸerine ulaşıldığı çeyrek yıl olması. Grafik 2’de ise yine mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış GSYH, 2000’in üçüncü çeyreÄŸi ile 2003’ün son çeyreÄŸi arasındaki dönem için gösteriliyor. Bu sefer 2000’in son çeyreÄŸi 100 olacak ÅŸekilde çizildi grafik. Ayrıca her iki grafikte de 100 deÄŸeri yatay çizgiler ile gösteriliyor.
Küresel krizde ulaşılan dip noktası daha derin: 2001’de GSYH (endeks olarak) 89.6’ya kadar düşerken küresel krizde bu deÄŸer 87; GSYH küresel krizde yüzde 2.9 daha faza düşmüş. 2001 krizinde, GSYH kriz öncesindeki rekor deÄŸerine (100) sekiz çeyrekte dönerken, küresel krizde dokuz çeyrekte dönüyor. Bu göstergeler açısından 2001 performansı biraz daha iyi. Buna karşın, krizden önceki rekorun gerçekleÅŸtiÄŸi çeyrekten itibaren geçen üçüncü yılın sonunda GSYH artışı küresel krizde daha fazla: Åžu andaki GSYH deÄŸeri 106.8 iken 2003’ün son çeyreÄŸinde 105.4 olmuÅŸ; ÅŸu andaki yüzde 1.3 daha yüksek.
Dolayısıyla, ilk saptama şu: Her iki krizdeki GSYH hareketleri son derece benzer. Çıkış nedenleri çok farklı da olsa, GSYH şaşırtıcı biçimde benzer bir hareket göstermiş her iki krizde de.
Peki, 2008’in ilk çeyreÄŸinden itibaren GSYH potansiyeline yakın bir hızda büyüseydi ne olurdu? Bu soruyu yanıtlama için Türkiye’nin potansiyel büyüme hızını yüzde 4.7 olarak aldım. Her çeyrek yıl, bir önceki çeyreÄŸe kıyasla (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış) GSYH’nin yaklaşık yüzde 1.15 oranında artması demek bu. Grafik 3’te hem bu basit hesaplamadan çıkan GSYH hem de gerçekleÅŸen GSYH deÄŸerleri var.
Bu hesaplama oldukça ‘kaba’ biçimde ‘potansiyel’ GSYH ile gerçekleÅŸeni karşılaÅŸtırıyor. Kaba olmasının nedeni, 2008’in ilk çeyreÄŸindeki gerçekleÅŸen GSYH’nin potansiyel GSYH olarak kabul edilmesi. Bu kaba gösterge yine de bir fikir veriyor: Hâlâ potansiyelimizi tam kullanamıyoruz; oldukça altındayız.
Ama tam da bu noktada durup düşünmemiz gerekiyor. Eğer gerçekten potansiyel büyüme hızımız yüzde 4.7 ise, potansiyelimizin hala altında olmamıza karşın neden bu kadar cari işlemler açığı veriyoruz? Durum böyleyse, özellikle kısa vade açısından oldukça ürkütücü.
İkinci alternatif, potansiyel büyüme hızımızın artık yüzde 4.5-5 arasında değil; çok daha düşük olması. Eğer durum böyleyse, bu da geleceğimiz açısından ürkütücü. Yüzde 4.5-5 zaten gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farklılığını kapatmak için yeterli değildi, daha düşük bir potansiyel büyüme hızı gelir farklılığının açılmasına bile yol açabilir.
İhracatımızın eski düzeyine gelmediğini düşünürsek gerçek arada bir yerde herhalde. Kriz sonrasında potansiyel büyüme hızımızın nasıl şekillendiği üzerinde biraz çalışmak gerekiyor.