Türkiye’de çalışma yaşamının son yıllardaki en büyük hastalığını taşeronluk oluşturuyor. İş kazalarından hak kayıplarına kadar her konuda karşımıza çıkan bu sistem ise, uluslararası çalışma standartlarını dahi alt üst ederek ülke insanına dayatılıyor.
Bu arada şunun da altını çizmek gerekiyor ki, ülkede taşeronluk sistemini en çok kullanan, en büyük yapı devlet… Özellikle AKP döneminde patlama yapan bu uygulama her geçen gün can kayıplarının da artmasına neden oluyor.
Bir tarafta açlık ile haksızlık arasında çalışmaya mecbur kalanların, diğer tarafta devletin verdiği fiyatla adam çalıştırmak zorunda olanların arasında canlar gidiyor, işler iyi yapılmıyor, insanlar hızla köleleştiriliyor.
Son dönemde kamunun dahil yaptığı alımların hemen hepsinde sözleşmeli bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıktı. Devleti bir şirket gibi algılamanın sonucu olarak da, işi taşerona devreden aynı zamanda çalışma şartlarını kontrolle yükümlü olunca, orada gerçekleşen insanlık dışı muamelelere de göz yumuyor.
Taşeronluk kimi zaman hak kayıplarında, kimi zaman adına kazan denilen cinayetlerde. Kimi zaman kadrolaşmada, kimi zaman da özelleştirilecek kurumda yabancıya kılçıksız balık sunmada kullanılıyor.
Ama şimdi Başbakan çıkmış ‘ben özlemedim, kedi özledi’ dercesine taşeronluk konusunda hedef saptırıyor. Türk Metal Sendikası’nın 18. Kadın Kurultayı’nda yine gündemi değiştirmeye yönelik bir manevra yaptı.
Dedi ki: taşeronluğu sendikalar istedi. Bunu da işsizliğin ilacı olarak görmüşler. Taşeronda çalışmak ile işsiz kalmak arasındaki fark aç kalmak ile taş kaynatıp içmek arasındaki fark kadar değilmiş gibi…
Fakat bu iş öyle söyleyip kaçmakla olmaz. Başbakan hangi sendikaların bunu talep ettiğini açıklayacak. Hatta içeriğini de ortaya koyacak. Yani geçici işçilerin sorunlarının giderilmesi için ortaya konulan çözüm önerilerinde mi gündeme geldi, yoksa yekten taşeronluk talep eden mi oldu?
Öyleyse kim bu sendika ve yöneticileri? İsim isim açıklanması gerekiyor ki, insanlar da bilsin. Yoksa sendikalaştırdıklarımızdan mısınız cinsinden olanlar mı? Yani körler asğırlar birbirini ağırlar cinsinden kendi yarattığınız yönetimleri mi kast ediyorsunuz?
Yoksa son yıllarda koltuk kavgasına düşüp, istatistikler nedeniyle elinizde esir olan, yönetici kalmak uğruna üyesini satanları mı? Hiçbiri değilse, dışarıda aslan kesilip, içeride kuzu olan mı var? Tıpkı malum dış politikanız gibi. Bilsin bu millet. Söyleyip kaçmak olmak Sayın Başbakan. O  sendikanın adını ver.
Çetin bey,
taşoronlaşma ,kötü yorumlanıp kullanıldığı için öyle bir imaj çıkıyor ,ancak işlerin devamlılığı olmıyan uygulamalarda mecburi teknik bir zorunluluk ,inşaat sektörünü ele alsan ,su tesisatı ,kalorifer işi toplam işin %10 nunu tutmaz,alt yükleniciye verilir,kalıp işleri dersen %15 ler uzman kadro yu sonra başka işe piyasada böyle bir uygulama olmaz,mutlaka başka bir çıkış olur zaten yasal olarak yaptırımlar var ,her zaman ana firmada sorumlu ,mesele bence yasa değil ,eğitim ve kafa yapısı ,dikkat ederseniz trafik kazalarına uzun zaman bilgilendirme ile üzerine biraz gidildi yollar düzenlendi bir miktar azaldı elbette bunu son 10 yıla göre kıyaslıyorum,bayramlarda yüzlerce ölümlü kaza olurdu.burdada tv ve basın nında katkısıyla eğilmek lazım,inanın baret takmıyana ceza vere vere adam ata ata bi hal olduk bazen işçi burası sıkı diye başka işe geçenler var.bizde alt yüklenici,uzman ekip diye tanımlanır çağımızda detaylar fazlalaştıkça zorunluluktur ancak kuralların çağımıza uygun uygulanabilir olması,insan eğitimininde kültürününde öne
minin unutulmaması gerekir
katılıyorum sayın kardeşim hangi sendikalar taşeronlugu istemişse bizimde işçilerinde, emekçilerinde bilmeye hakkı var.dediginiz gibi taşeronluk modern çagda köleligin bir başka türüdür.bir sendikanın taşeronlugu istemesi için kendini kaybetmesi ve var oluş amacını inkar etmesi demektir ve o sendika bence sendika degildir.olsa olsa kanarya sevenler dernegidir.ve hemen kendini fesh etmesi gerekir.