Büyük önder Atatürk’ün sözüdür… Çoğumuz stadyumlarda ya da spor salonlarında görürüz. Ne der? ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.’ Manevi mirası olan akıl ve bilim ne kadar kullanılıyorsa bu ülkede, ne yazık ki spordaki fotoğraf da farklı değil.
Bugünlerin siyasi yaklaşımının modası mıdır bilinmez ama sporcular da, sporseverler (!) de dünya harbi misali, akıl tutulması içinde meseleyi temaşa olmaktan çıkarıp, kimlik meselesi yapmayı ihmal etmediler.
Milli sporcularda doping çıkmasını mı, engelli sporcular maçında milletin birbirine girmesini, döner bıçağı ve sopa sanayimizin güçlenmesini sağlayan teçhizatlanmayı mı sayayım? Yoksa bir kulübün SPK’nın belirttiği üzerine kendi hissedarını tokatlamasını mı?
Şike davaları üzerinden kulüplerin ele geçirilme operasyonunu mu konu etmeliyim, yoksa futbolcuların küfrün bini bir para tavırlarını mı? Cezalı maçlarda pozitif ayrımcılık yapıldı, boş tribün yerine kadın ve çocuklara oynandı, koro halindeki kulak çınlatıcı cümleler erkekleri arattı.
Bu ülkede Belediye Kanunu’na rağmen büyükşehir takımları olan iller bile var. Ama kanun kimin umurunda? Eskiden çocukları top peşinde koşuyor diye kızan ana babalar, şimdi olayı aştı evladı ‘topçu’ yapmanın hayaliyle saha saha, salon salon dolaşıyor. Niye? Amaç spor mu? Hayır… Vursun voleyi; kendini de onları da kurtarsın.
Kahvede, berberde, bakkalda en büyük muhabbet ne? Bahis ekonomisi… Hadi bunlar alaylı… Peki mektepliye ne demeli? Bilinci gençler ve sporcular yetiştirmekle mükellef Beykoz Anadoluhisarı’ndaki Marmara Üniversitesi Spor Akademisi’nin icraatlarına bakın.
Önce 100 yıllık bir kulübü, Anadoluhisarı İdmanyurdu’nu henüz 7 yıllık kullanım hakkı varken, yerinden ediyorlar. Yok, öyle ‘Almanya’dan oğlum gelecek, çık’ cinsinden değil. Bildiğiniz tesisleri yerle bir ediyorlar.
Bahsi geçen kulüp bir mahalle takımı değil. Üç büyüklerle aynı ligde mücadele etmiş, ilçede toplumsal birlikteliğin simgesi olmuş, Çanakkale Savaşı ve İstiklâl Harbi’nde sporcularını şehit vermiş güzide bir İstanbul takımı…
Acımıyorlar binayı yerle bir ediyorlar. Fırsat bu fırsat, bölgenin tören alanı olan ve resmi törenle açılan, kulübün 50 metre ötesindeki Atatürk büstünü de araya kaynatıyorlar. Sonra halk büstün peşine düşüyor. Suçu kulübün üstüne atıyorlar.
Belediye memurlarınca söküldüğü fotoğraflanan büst, moloz yığınlarının arasından çıkıyor. Sonra Marmara Üniversitesi kendisine ait bir binadan kulübe yer veriyor. Bina da kaçak çıkıyor. Şimdi tahliye ile uğraşıyorlar.
Kim yapıyor bunları? Marmara Üniversitesi Spor Akademisi… Büstün söküldüğü gün kapısında Türk bayrağı ve Atatürk’ün sözü olan, sonra bu panoları indiren, 10 Kasım’da Yunan konsolosluğunda bile bayrak yarıya inerken, akademide bayrağı gönderde tutma nezaketsizliği gösteren bilim (!) yuvası…
Peki kapısından söktüğü panoda Atatürk’ün hangi sözü vardı biliyor musunuz? ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.’
Yazık şu memleketim insanının futbol fanatizmi uğruna harcadığı emeğe, paraya , boş geçen zamanlarına, hiçbir zaman anlayamayacağım. O kadar mı bol ve değersiz bunlar.