Türkiye’de yakın dönemde yardımsever bir hükümet ile baş başa kalacağız. 61. Hükümet’in kurulmasıyla birlikte işbaşına gelecek olan bakan yardımcıları, muhtemelen önümüzdeki sürece de damgasını vuracak.
Kimileri tarafından gölge kabine olarak nitelendirilen bakan yardımcıları sistemi, isimler kulislere yansıdıkça fikir vermeye de başladı. Başbakan’ın seçim öncesinde açıkladığı yeni kabine sisteminde 20 bakan yardımcısı olacak ve 9 bin TL maaş alacaklar.
Peki bakana kimler yardımcı olabilir? Konusunda uzman, literatüre de, pratiğe de hakim, vizyonu geniş, kararlarının arkasında bakana ve başbakana rağmen ısrarcı olacak nitelikte insanlar olmalıdır.
Bu tip bir oluşum, devletin sağlıklı çalışması adına faydalı sonuçlar da verebilir. Mesela birileri çıkıp ülkenin birinde şov yapmaya kalktığında, bunun ülke açısından olumlu olumsuz yanlarını analitik düşünce zekâsını sergileyerek yorumlayabilmeli ve gerektiğinde ‘hayır’ diyebilmelidir.
Ne yazık ki şu ana kadar adı geçen isimler, en azından ‘hayır’ diyemeyecek kişilerden oluşuyor. Basına yansıyan haberlere göre en net örneğe bakalım: “Ankara kulislerinde, Erdoğan’ın çizdiği profile en uygun isimlerden birisi olarak Rixos Otelleri’nin sahibi Fettah Tamince gösteriliyor. Tamince’nin görev üstleneceği bakanlığın da Kültür ve Turizm olduğu iddia ediliyor.”
Yardımcılık gerçekleşirse, mesela Tamince 2B’ler konusunda iktidara çekincelerini bildirebilecek mi? Ya da tarihi eser çıkan bir projeye ‘devam’ mı diyecek, ‘çanak çömlek’ söylemine uygun mu davranacak? Sanırım yanıtını hepimiz biliyoruz.
Tamince’nin aynı zamanda medya patronu olduğunu da biliyoruz. Peki bu özelliği otellerine ve medya kuruluşlarına lehte haksız rekabet unsuru olarak yansımayacak mı? Yeterince tarafsız olabilir mi? Şüpheliyim. Belki Başbakan’ın sırdaşı olması ilginç olabilir. Artık hangi sırrını biliyorsa?
Kriterlere baktığınızda herkes bakan yardımcısı olabilecek. Eğitim seviyesi yetersiz biri de konuyla ilgili görev alabilecek. Başbakan buna örnek olarak bir iki işadamını gösterdi. Peki 74 milyon nüfuslu, eğitim seviyesi ilkokul 4. Sınıf olan bir ülkede kaç tane o işadamlarından bulabileceğiz? Bulduklarımız, onların niteliğine ulaşabilecek mi?
Kanun Hükmünde Kararname ile uygulamaya sokulan bu değişiklik, ülkenin başına neler açacak bilmiyorum ama, kulislere düşen isimler ve aranan kriterler ‘hayır’ kelimesinin tatile çıktığı bir yönetim biçimini de oluşturulacağını gösteriyor. Yardımcılar muhtemelen bakana karşı Başbakan’ı temsil edecek?
Peki buna gerek var mı? Bugüne kadar Başbakan Erdoğan’a birkaç isim dışında ‘hayır’ diyen olabildi mi? Olanların da gündem ve meclis dışı kaldığını biliyoruz. Açıkçası işin özü bu sisteme neden geçildiğini henüz anlayamadık. Amaç bilgiyi icraata katmaksa, kriterler ve tercih eğilimi, gerçek hedefin bu olmadığını gösteriyor.
Meclis tartışmalarının ardından anlaşılan o ki, çok yardımsever bir hükümet ile karşı karşıya kalacağız. Yardımcıların yardımseverliği gözleri yaşartır mı bilinmez ama, yardımların kime yapılacağı açıkçası bir basın mensubu olarak beni meraklandırıyor.
Çünkü insan yardımseverlik ve politikayı bir arada düşününce, karşılıksız yardım olmayacağından dolayı irkiliyor. Kemal Derviş’in bakanlığı döneminde anlatılan bir fıkra ne demek istediğimi sanırım daha net açıklar:
Amerika’dan döner dönmez, elindeki kocaman bavulla Meclis kürsüsüne çıkan Kemal Derviş;
– Bu bavulun içinde tam 14,3 milyar dolar var… Bu parayı nüfusumuza bölersek, kişi başına kaç dolar düşer?
Milletvekilinin biri, derhal ayağa kalkarak cevap vermiş:
– 26 milyon dolar…
– Ama 14,3 milyarı, 70 milyona böldüğümüzde 26 milyon çıkmaz ki!
– Ben, 70 milyona bölmedim ki…
– Kaça böldün?
– 550’ye!