Türk insanı teknolojiyi takip etmeyi seviyor. O kadar amansız bir talep var ki, takip etmekten üretmeye fırsat bulamıyor. Gazetelerin teknoloji sayfalarını açın. Genellikle son çıkan cep telefonu, otomobil veya tablet gibi ürünlerin haberlerini görürsünüz. Ama yine genellikle bunların Türkiye’de üretildiği ya da üretilmesi halinde elde edilecek katma değeri içeren detaylara rastlamazsınız. Çünkü yoktur.
(BTK) Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’nun 2012 ilk çeyrek raporuna göre ülkemizde cep telefonu abone sayısı 65,8 milyon. Toplam mobil trafik miktarı 39,1 milyar, sabit trafik miktarı 5,4 milyar dakika. GSM operatörlerinin üçte ikisi, sabit telefon operatörünün de bizzat hakim olanı yabancı.
Sadece eylül ayı itibariyle ithal edilen cep telefonu sayısı 8 milyon 925 bin 513. Yerli üretim ise ithalatın 45’te biri. Ekonomi Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre, 2011 senesinde cep telefonuna 1 milyar 744 milyon ödedik. Türk insanı ortalama 11 ayda bir telefon değiştiriyor. İthalat rakamları o kadar dramatik ki, ayna için bile geçen sene 65 milyon dolar yurtdışına akıttık.
Yine kullandığımız önemli bir teknoloji de internet… BTK verilerine göre 1998-2011 yılları arasında AB ülkelerindeki internet kullanım artışı yüzde 91,6. Bizde ne dersiniz? Yüzde 14 bin 630. Peki soruyorum size Türkiye’nin bir Google’ı ya da Facebook’u var mı? Yok…
Şimdi yeni bir müjde verildi. Artık TC uzantılı alan adı seçenekleri sunuluyor. Bizim gibi ülkesini seven insanlar açısından oldukça sempatik bir durum. Fakat küçük bir sorun var. TC alan adının sahibi olan İngiliz Adams Names şirketini satın alan, Alman Interstate şirketi… Lütfetmiş, kamuya bu alan adını ücretsiz kullandıracakmış. Bırakın üretmeyi, bize ait olana bile sahip değiliz.
Rahmetli Ecevit zamanında Avrupa Ekonomik Topluluğu için çekinceli tavır koyarken ‘onlar ortak. Biz pazar oluruz’ demişti. Bu söz, yıllarca eleştirildi. Yaklaşımı doğru da bulabilirsiniz, yanlış da. Ama netice Ecevit’i haklı çıkardı.
Gümrük Birliği’ne üye olmadan girme zekâsını ortaya koyan, bunu ilgili anlaşmaların gereği olduğu için yapılan ama aynı anlaşmalarda haklarımızın peşine düşmeden kabul edenler olduğunu  hatırlayacaksınız. Sonra da üyelik görüşmelerine başladığımız için gündüz vakti patlatılan havai fişekleri…
Avrupa Birliği ile dış ticaretimize göz atmak gerekirse, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın verilerine göre 2012 yılının ilk 8 ayı itibariyle AB ile dış ticaret açığımız yaklaşık 19 milyar dolar. Dünya genelinde toplama baktığımızda ise geçen sene sonu itibariyle dış ticaret açığımız 105 milyar dolar.
Hiç sakın enerji giderlerini bahane etmeyin. Yalıtımsızlık nedeniyle ısınmak için kullandığı enerjinin yüzde 70’ini sokağa atan, elektrik üretiminin yüzde 44’ünü doğalgaza bağlayan, 4 milyar dolara mal olacak boş yani elektrik üretme kabiliyeti olmayıp, küvet vazifesi gören baraj için 60 milyar dolar harcayan ve kullandığı malzemeyi de ithal eden bir ülkeden bahsediyoruz.
Sonuç teknolojiyi kullanmayı seviyoruz. Sadece, üretmek aklımıza gelmiyor. Bırakın üretmeyi, aktardığım gibi tüketmekten kendi alan adımızı bile almak aklımıza gelmiyor. Peki ne ile tüketiyoruz? Bankacılık sektörünün yarısına yakınını yabancıya emanet edip, ondan aldığı kredi ve borçla…
Zaten bu şartlarda batmamak mucize olurdu. Sahi biz Yunanlılar için, çalışmayıp bütün gün yattılar, AB’nin parasını kullanıp, avantacılık yaptılar demiştik değil mi? Ne demiştim? Ayna için yurtdışına 65 milyon dolar ödüyorduk değil mi? Hiç olmazsa bu kadar para ödedikten sonra bir de baksaydık.