Al Kartı Ver Petrolü

Dünya ciddi bir ekonomik kaostan geçiyor. Özellikle batı sermayesi ve finans şirketleri, 2008 yılından sonra ortaya çıkan soygunun faturasını kesecek yer arıyorlar. Kuzey Afrika’dan başlayıp, Ortadoğu’ya uzanan bir coğrafya da yeni müşterileri, yeni yönetimler ve ülkeler ile yaratıyorlar.

Bu süreçte birçok ülkenin ya parçalandığını ya da yönetiminin değiştirildiğine şahit olduk. Tüm bu gerçekler önümüzde dururken MÜSİAD Fuarı’nın açılışında Başbakan Erdoğan’ın sözleri fotoğrafı netleştirdi.

Ne dedi Başbakan? “İslam dünyasının ekonomik sorunlarını çözecek yöntemler geliştirmeliyiz.” Oysa kast ettiği Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleriyle burada ekonomik sorunlardan çok, gelir dağılımı ve yönetim sorunları bulunuyor. Küresel sermayeye angaje yönetimlerin lüks içinde yaşadığı, ama refahtan halkın yararlanamadığı bir coğrafyadan bahsediyoruz.

Bu fotoğraf içinde bugüne kadar kullanılanların yerinden kaldırılıp, başka kullanılacakların yerlerine oturtulması hiçbir şeyi çözmez. Ama Başbakan’ın bu ifadesi benim aklıma başka bir gereçği daha getirdi. Dünyada yaşanan karmaşayı Ulusal Kanal’daki programımda değerlendiren Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal önemli bir tespitte bulunmuştu.

Altındal bu kargaşanın sadece siyasi tarafı olmadığını, aynı zamanda daralan dünya finans sisteminin 200 milyonu aşan bir kredi kartı pazarı yarattığını ifade etmişti. Şimdi çözüm bulacak olan bizim iktidar olduğuna göre, bu sav daha da güçleniyor. Ne de olsa bizdeki sorunu böyle çözdüler.

İthal malları raflara doldurup, sonra da insanların cebine kredi kartı verip, gelecek kazançlarını da harcayacak bir yöntem oluşturarak… Kredi borç olarak finans kuruluşlarından, rafa konan mal aynı ülkelerin tezgâhlarından harcat harcatabildiğin kadar.

Refah seviyesi arttığını zanneden ama olmayan parayı harcayan bir kitleden önce borçlu insanlar, sonra borçlu aileler, akabinde de borçlu ülkeler yarat. Üstelik bunu da kendi malını kullandırarak sağla… Yıkıp yıktığın yerlerdeki inşaat projeleri de bonus…

Başbakan potansiyelin dünya nüfusunun yüzde 22’si olduğunu söylüyor. Sanki orijinal bir ekonomik uygulaması varmışçasına, şimdi de onlara akıl veriyor. Oysa çok iyi biliyoruz ki Kemal Derviş ile başlayan ve noktası virgülüne bile dokunmadan bu iktidar tarafından uygulanan ekonomi politikası ülkeyi, üretemeyen, ürettiğini kâr ederek satamayan, ürettikçe iflasa sürüklenen vatandaşından firmalarına, merkezi yönetiminden yerel yönetimlerine kadar herkesi borç batağına batıran bir sistem.

Eğer sözde model Türkiye buralara demokrasi yansıttığı gibi, aynı üslupta bir de ekonomi aktarmaya kalkarsa vay onların haline… Küresel sermayenin arayıp da bulamadığı ya da zaten arayıp, bulup, aktarılmasını sağladığı bir yöntem hayata geçmiş olur.

Sayın Başbakan diyorsunuz ya ‘başımızı çevirip bana ne diyemeyiz’ diye… Bence onlara bir iyilik yapın ve başınızı çevirin. Yoksa 10-15 sene sonra gelecekleri nokta belli: Al kartı ver petrolü… Bizi yaktınız bari onları yakmayın. Hadi yakacaksınız bari bize anlatmayın. Niye mi? Biz bu filmi gördük.

Adamın biri büyük bir sel felaketinden kahramanlık yapıp insanları kurtarmış. Gel zaman git zaman herkes tarafından ‘selden adam kurtaran’ olarak anılmış. Gün gelmiş selden kurtaran adam ölmüş. Hikâye bu ya, diğer tarafta övgüyle karşılanmış ve denmiş ki: Siz selden kurtaran adamsınız. Bu kahramanlığı nasıl yaptığınızı bu dünyadakiler de dinlesin.

Konferans günü gelmiş, herkes bir araya toplanmış, selden kurtaran adam büyük bir gururla salona girmiş. Tam o sırada yanına biri sokulup kulağına fısıldamış: Fazla atma, Hz. Nuh en önde oturuyor. Bilmem anlatabildim mi? Yıllardır bu işin mağduru 74 milyon neyin ne olduğunu biliyor merak etmeyin. Bari bize anlatmayın. Gidip onlara söyleyin bunları. Parola belli. Ne demiştik? Al kartı, ver petrolü…

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir