Son büyüme verileri Türkiye ekonomisinin yavaşladığını söylüyor. Yılın üçüncü çeyreğinin de benzer bir hızda yani yavaş geçildiğini ima eden veriler var. Ciddi tahminler de bu yönde zaten. Anlayacağınız zor bir döneme doğru yol alıyoruz. Zor demekle tekrar kriz olacak demek istemiyorum. Tersine, ufukta 2008-2009 yıllarına benzer bir kasılma olasılığı görmüyorum. Ama 2011 gibi yüzde sekize ulaşan hızlı büyüme de söz konusu olmayacak görünüyor. Yaşanan zaman zorlaşacak anlayacağınız.
Özel karar alıcıların karar değiştirmek için zor zaman yaşamaları gerekmez. Önlerinde zor zaman olasılığı görmeleri bile karar değiştirmeleri için yeter. Hemen harcama frenine basarlar. Tüketim ve yatırım amaçlı harcamalarını azaltırlar. Toplam harcamalar düşer. Mal ve hizmetlere dönük özel talep azalır. Ekonomi yavaşlar, büyüme hızı düşer. Henüz zorluklar gelmeden oluşan bu kasılma zaten zamanın zorlaşmasına davetiye çıkartır. Sonuçta ortaya çıkan üretim, istihdam ve refah kayıpları yaşanan zamanları daha da zor hale getirir.
*Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *
Türkiye ekonomisi de böyle bir gidişatın yol ayrımına gelmiş gibi görünüyor. Geçen yılın ikinci yarısından bu yana yaşanan bazı gelişmelerin beklentilerimizi bozduğunu, özel alanda karar kasılmaları yarattığını va zor zamanlara davetiye çıkarttığını düşünüyorum.
En büyük ticaret ortağımız olan Avrupa’nın hala küresel krizden sıyrılamayıp, kriz koÅŸullarında yaÅŸamayı sürdürmesi böyle bir geliÅŸme. Avrupa kilitlenmesi krizin bize de bulaÅŸacağı ve büyümemizin daha da yavaÅŸlayacağı beklentisini kışkırtıyor. Arap baharı sürecini abartılı olarak algılayıp süreci adeta elimizde patlamayı bekleyen bir bomba haline getirmemiz de beklentilerin bozulmasında ağırlıklı rol oynuyor. GeçmiÅŸ dönemde ekonominin ısındığına hükmederek yaptığımız frenin dozunu ayarlayamadığımız için ekonomiyi gereÄŸinden fazla yavaÅŸlatmış olmamız da karar ufkumuzu iyice karartmış gibi görünüyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.