Büyüme ve enflasyon ekseninde zamlar, Suriye ve Çark eden Avrupa

Geçtiğimiz hafta gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında yaşanan hareketler önceki haftalarda yaşanan coşkulu hareketin sindirilmesi şeklindeydi. Genel olarak düşük hacimlerle borsalarda dalgalanmalar izledik. Dışarıda önemli bir veri ya da haber olmaması hareketleri sınırlarken, içeride en önemli gündem maddesi TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı oldu.

TCMB koridoru daralttı, ROK’u arttırdı

TCMB küresel ölçekte başlayan sınırsız parasal genişlemelere karşı ilk önlemlerini bu toplantı aldı. Faiz koridoru olarak adlandırılan gecelik borç alma ve borç verme faiz oranları arasındaki makası, borç verme faiz oranında 150 baz puanlık indirim yaparak daralttı. Piyasadaki konsensüs bu indirim 100 baz puan olacağı yönündeydi. TCMB bu kararının yanında küresel risk iştahı ile artacak kısa vadeli sermaye akımının yaratacağı tahmin edilen döviz fazlasını da Rezerv Opsiyon Katsayısı (ROK)’nı her kademede 0,2 puan artırarak dengeleme yoluna gitti. Bu sayede olası sermaye akımlarının neden olabileceği kurlarda aşağı yönlü baskıya da bir müdahale yapılmış oldu. TCMB bu adımı ile para politikasının esnekliğini de göstermiş oldu. İlerleyen dönemlerde TCMB döviz piyasana doğrudan alım ve satımla müdahale etmek yerine ROK oranlarında değişiklik yaparak müdahale edeceğini de göstermiş oldu. Bu ayarlamanın TCMB’nin döviz rezervlerinde 3,6 milyar dolar artış yapması bekleniyor. Faiz koridorundaki daralma ve ROK’da ilerleyen dönemde aynı yönde yeni adımlar atılabileceği mesajı, TCMB’nin küresel risk iştahının artacağı ve sermaye akımının hızlanacağı senaryosuna hazırlık yaptığını gösteriyor. Bu açıdan baktığımızda TCMB’nin kısa vadeli sermeye akımlarının neden olacağı aşırı değerli TL’ye izin vermeyeceğini de görüyoruz. Cari açık kaleminde sağlanan iyileşmenin, kurlardaki olası düşüş ile terse dönmesine engel olacağı için TCMB’nin bu kararını olumlu buluyoruz.

TCMB ekonomiye daha olumlu bakıyor

Merkez Banaksı Başkanı cuma günü yaptığı konuşmayla, TCMB’nin uyguladığı politikalara ve hedeflere yönelik önemli bilgiler verdi. TCMB’nin yakın bir zamanda politika faizlerinde ve faiz koridorunun alt sınırında değişim yapmayı düşünmediği, buna karşın faiz koridorunun bir miktar daha daraltıp, rezerv opsiyon katsayısı’nın (ROK) bir miktar daha artırılabileceği anlaşılıyor. Açıklamanın satır aralarına baktığımızda ise TCMB’nin enflasyon hedefi konusunda çok fazla endişesinin olmadığını, görüyoruz. Buna karşın petrol fiyatlarının risk oluşturduğu ve kamunun yapmayı planladığı zamları görmek gerektiği vurgulandı. Yılın son çeyreğinde özellikle ekim ayında baz etkisi nedeni ile enflasyonda sert bir düşüş gözleneceği biliniyor. Başkan’ın genel olarak kullandığı dile baktığımızda ise, TCMB’nin genel olarak risklerin mevcut olmakla birlikte azaldığı görüşünü benimsediğini görüyoruz. Bu beklenti başkanın ifadesi ile TCMB’nin ayağını frenden çekmesini sağlamış durumda. Fakat gaza basılmayacağı yani yeniden hızlı büyüme ortamına geçilmek istenmediği de özellikle vurgulandı. Bir diğer önemli nokta da kurlar konusunda yapılan açıklamaydı. TCMB’nin şu anki rakamları dengede olarak kabul ettiğini ve çok fazla dalgalanmaya izin vermeyeceğini görüyoruz. İç talepteki artışa izin verilme konusunda ise ihracat artışına bakılacağı vurgulandı. Özellikle Euro bölgesi krizi atlatabilecek ve bölgede harcamalar yeniden başlayacak olursa, içeride de kademeli olarak iç talebi canlandırmak için adımlar atılabilir. Açıklamayı, içerisinde sürpriz olmasa da TCMB’nin ileriye yönelik beklentilerinde pozitif gelişmeler olduğu için, piyasa için de olumlu olarak algılıyoruz.

Zamların enflasyon ve büyümeye etkisi

Haftasonu otomotiv, tapu harçları ve alkollü içeceklere vergi artışı yapıldı. Bu artışlarla hazine yıllık 11,5 milyar TL civarında yeni gelir elde etmeyi planlıyor. Bu artışların 2012 bütçesine katkısı ise 2 milyar TL civarında olacaktır. Bütçe rakamlarındaki bozulmayı telafi etmesi açısından olumlu iken, enflasyon ve büyüme rakamları üzerindeki negatif etkisi ve bu konuda yapılacak açıklamalar önemli olacaktır. Öncelikle bu zamların enflasyon üzerindeki etkisi ve TCMB’nin bundan sonraki politikalarında ne gibi değişiklikler yapacağı izlenecektir. Piyasada TCMB’nin ekim toplantısında da faiz koridorunun üst sınırında 50 baz puan indirim yapması bekleniyordu. Bu zamlar sonuncunda TCMB bu adımdan geri atabilir. Bu da piyasaların hoşuna gitmeyecektir. Bu nedenle TCMB başkanı sayın Erdem Başçı’nın yapacağı açıklamalar önemli olacaktır. Diğer taraftan bu zamlar büyüme üzerinde de negatif etki yapacaktır. Bu konuda hükümet kanadından özellikle de Başbakan’dan gelecek, büyümenin artırılacağına dair açıklamalar piyasalarda zamların oluşturduğu negatif havayı dağıtabilir. İzlemekte fayda var.

Suriye yeniden gündemde

Suriye konusu yeniden piyasaların gündemine gelmeye başladı. Suriye konusundaki ilk uyarı da S&P’den geldi. S&P, Suriye’deki çatışmalar, Türkiye’nin kredi notunu tehdit ediyor açıklamasında bulundu. Her ne kadar açıklamanın satır aralarında buradaki gelişmelerin Türkiye ve İsrail ekonomilerine olası etkilerinin sınırlı olacağı vurgulansa da, piyasalar ilk etapta spot başlığı fiyatlamayı tercih etti. Suriye konusunda ABD seçimleri öncesinde radikal bir gelişme olma ihtimali azaldı. Buna karşın Esed’in Türkiye’yi suçlayan açıklamaları artmış durumda. Bununla birlikte bölgedeki karışıklıktan faydalanan ve destek bulan terör eylemleri de bir risk olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreci bundan sonra daha yakından takip etmekte fayda var. Türkiye için en büyük risk şu anda bizce Suriye meselesi.

Bu haftaya dair

Bu hafta veri akışı yeniden hızlanacak. Özellikle ABD’den gelecek konut verileri yakından takip edilecektir. Fakat ana gündemi bu veriler değil, İspanya’nın olası bir yardım başvurusu oluşturacak gibi duruyor. Geçtiğimiz hafta sonuna doğru İspanya’nın bu hafta içinde yardım başvurusunda bulunabileceğine dair beklentiler artmıştı. İspanya’nın bu yönde bir adım atması ve ESM ve ECB’nin tahvil alımı yapması faizlerde yeni bir sert düşüş getirebilir. Bu da geçtiğimiz haftayı konsolidasyon havasında geçiren piyasalarda yeniden iyimser beklentileri artırabilir. Aksi durumda yani İspanya tarafından olumsuz bir haber gelmesi durumunda ise hem faizler tarafında hem de diğer varlıklarda sert düzeltmeler yaşanabilir. Haftanın son gününde İspanya’nın yardım başvurusu yapmasına gerek olmadığına dair açıklamalar, piyasaları tedirgin etmişti. Bu nedenle bu haftaki ana göstergemiz İspanya 10 yıllık tahvil faizleri olarak görülüyor.

Avrupalılar sürekli çark ediyor

Euro Bölgesi’nde piyasalar ne zaman sert satışlarla karşılaşsa ve faizler sert bir şekilde yükselse, bir önlem paketi açıklanıyor. Fakat bu önlem paketlerin realiteye dönüşmesi konusunda inanılmaz bir yavaşlık söz konusu. Önceki haftalarda atılacağı ifade edilen adımlar faizlerde sert düşüşlere neden olunca, liderler daha önce aldıkları kararlar konusunda yeniden çark etmeye başladı. Piyasa bankacılıkta ortak kamu otoritesinin ne zaman faaliyete geçeceğini beklerken, Merkel buna karşı olduğunu ifade etti. Benzer şekilde, bugün yarın yardım başvurunda bulunması beklenen İspanya’nın da, faizlerdeki düşüşün rehavetine kapıldığını ve yakın zamanda yardım başvurusu yapma niyetinde olmadığını görüyoruz. Piyasalar bı konuda liderler biraz daha süre verebilir, fakat bu yöndeki açıklamalar devam edecek olursa, Euro Krizini çok geçmeden yeniden konuşuruz gibi geliyor. Bu nedenle bu hafta buradaki en iyi gösterge olan İspanya 10 yıllık tahvil faizlerini izlemeye devam edeceğiz. Burada %6 üzerine olacak bir hareket yeniden sıkıntılı günler yaşanmasına neden olabilir.

Üzeyir DOĞAN / Araştırma Müdürü
MARBAÅž Menkul DeÄŸerler
[email protected]
Telefon: (0212) 286 30 00

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir