Bir Kızgın Adam

Hani sokağın ortasında hayat devam ederken, birden bire biri çıkıp, bağırıp çağırmaya başlar ve herkes de büyük bir şaşkınlık içinde onu izler ya, işte Türkiye’nin fotoğrafı tam da budur. Başbakan Erdoğan, ülkede sorunlar kronikleşip, problemlerin yaratıcısı tarafından çözülemeyeceği anlaşıldıkça daha çok bağıran çağıran bir biçimde karşımıza çıkıyor.

Üstelik tüm bunları yaparken, meseleyi öyle güzel allayıp pulluyor ki, sanki suç aslında mağdur olanınmış gibi bir izlenim çıkıyor. Elbette bunda medyamsının ve kalemşörlerin de rolünü unutmamak gerekir.

Peki bu kızgın adamın derdi ne? Nasıl bir açmaz içine düşmüş olabilir ki, doğru ya da yanlış anketlerde halen en çok oyu alan parti gözükürken, bu kadar büyük bir hiddet içinde olabiliyor. Öyle ya, benim arkamda seçmenin yarısının, toplamda da halkın üçte birinin desteği varsa, son derece rahat, kendinden emin, Şeyh Edebali’nin sözlerini anımsayarak olgun davranışlar içinde olmam gerekmez mi?

Tekrar soralım, bu kızgın adamın derdi ne? Acaba aybaşında kirasını ödeyememiş olabilir mi? Bankalar gırtlağına çökmüş, kredi kartı borcu boyunu aşmış ve ödeme güçlüğü içine mi düştü? Sofrasına bir çorba koymak için akşam amele pazarında ya da kahvesinde mi bekledi?

Belki de üniversiteden mezun olan çocuğuna iş bulamamıştır. Esnaf olsa siftahsız dükkân kapatıyor diyeceğim. İşadamı olarak sigorta ve vergi borçlarına ilaveten, ödeyemeyeceği tazminatlar nedeniyle fabrikasını kapatamıyor ve bunun stresi mi bastı acaba?

Yıllarca okullarda dirsek çürütüp, öğretmen çıkıp atanamamış olabilir mi? Kim bilir belki de basın mensubudur ve siyasiler hoşlanmadıkları bir haber nedeniyle işten atılmasına neden olmuşlardır? Enflasyon boyunu aşmışken, memur maaşıyla iki çocuk mu okutuyor yoksa?

Öğrenci olup, okul giderlerini karşılayamıyor olabilir mi? Eşinden ‘eve ekmek getir’ baskısı yaşarken, ona işten atıldığını mı söylemiyor? Belki de senetle ev satmasına izin verilen müteahhit firmadan ev almıştır. O firma batmış, senetleri de piyasaya vermiştir. Bir yakını şehit mi oldu haberimiz olmadan.

Siyasetçi olduğunu dikkat alalım. Bakanları sözünü dinlemiyor, ülkeyi yönetmekte güçlük mü çekiyor? Yahut medya açıklamalarına yer vermeyip, icraatlarını tarafsızca halkla paylaşıp sesini duyurmasına mı engel oluyor?

Çok güvendiği, iki gün öncesine kadar ‘kardeşim’ dediği bir başka ülkenin siyasetçisi şu an onu idam sehpasına götürmek için mi uğraşıyor? Soracak olursanız dünyaları o yaratmadı mı? Ondan önce ülkeye gelen siyasetçilerin hiç biri böyle hizmet sunamadı mı?

Ekonomi iyi, dış politikada itibarı artıyor, ülkede her şey yolunda gidiyor ve müreffeh bir toplum yaratmıyor mu? Her iki seçmenden biri ona oy vermiyor mu? Bu kadar güçlü iken, tek adam olarak ülkeyi yönetirken, bu kadar stresin, herkese hakaret etmenin, iş öğretmeye çalışmanın sebebi ne? Sizce de bu işte bir gariplik yok mu? Bu kızgın adamın derdi ne? Yoksa hiçbir şey söylendiği gibi değil de, o bunu biliyor mu?

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir