Yıllardır yaptığım televizyon programlarını aynı cümlelerle bitiriyorum ve en sonu şöyle: “Vatandaş olup, hakkınızı aramaktan vazgeçmeyin.” Artık ölsem de gam yemem. Çünkü vatandaş hakkının peşine düştü.
Bir hafta boyunca Alex- Kocaman tartışmasını gündemine alan ve bu konuda bile kutuplaşma çabasına giren canım ülkemin insanı, yetki/sorumluluk ilişkisini anlamamış olacak ki, kadro yapmaya kalkıyor.
Neden? Çünkü vatandaş hakkını arıyor. Oysa bu işin yöneticisi var, teknik adamı var; sorumlusu var. Bırakın onlar kendi arasında bunun tartışmasını yapsın. Siz ‘Alex oynasın’ dersiniz ve fikrinizi ortaya koyarsınız. Gerisi sizin alanınızdan çıkar. Bırakın da gerisine eli taşı altında olanlar karar versin. Ama yok, vatandaş hakkını arayacak.
Bitti mi? Hayır… Vatandaş gaza geldi bir kere, hakkını arayacak. Adana’nın Kozan ilçesinden bir vatandaşımız Beşiktaş-Galatasaray derbisinin hakemi Bülent Yıldırım hakkında ‘görevi suistimal’ gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu. Güler misin, ağlar mısın? Ama o vatandaş İncirlik’teki üssün süre uzatımının meclise gelmeden yerinde durmasıyla ilgilenmiyor. Garip değil mi?
Ülkede görevi suistimal arıyorsanız, savcılığa suç duyurusunda bulunmaya yetişemezsiniz. Değil ki bilfiil işlenen suçları görmeseniz bile… Eğitim sistemi alt üst edilir, vatandaş ilgilenmez. Kamu kaynakları çarçur edilir, vatandaş kendi payının arayışına girer.
Özelleştirme adı altında toprağından fabrikasına, işletmesinden gelecekteki gelirlerine kadar her şey ya ipotek altına alınır ya da satılır. Vatandaş duyarlılığı devreye girmez. Ülkede hukuksuzluk boğazına kadar çamura batar, vatandaş gündemine almaz.
Kredi kartları üzerinden soyulur, ses yok. Evlatları şehit olur, ses yok. İktidarın başı vatandaşa hakaret eder, ses yok. Yeniden ısıtılıp önümüze konular dokunulmazlıklar kaldırılacak sözü 10 senedir deve olur, vatandaş görmez.
Açlık sınırının altında maaş alır, sesi çıkmaz. Arkadaşları işten atılır, kafayı çevirir. Ülke göz göre göre savaşa sürüklenir, ‘büyük (!) devlet olma masalları dinler. Suudi Arabistan girişi dini sebeplerle yasak olan, yani hacca gidemeyen adama dini lider muamelesi yapar.
Aydınlarının, askerlerinin, hocalarının kemikleri kırılır, yarışma programı izler. Çocuğuna ya da kendisine iş bulsun diye sağdan soldan ‘tanıdık’ arar; ama ‘senin çocuğun da işsiz kalsın’ ya da ‘herkese iş bulacağız diye bir şey yok’ ya da ‘siz de öğretmenlik yapmayın’ diyen bakanından, başbakanından hesap sormaz.
Vatandaş duyarlılığı ne zaman ortaya çıkar? Kulüp başkanı istediği transferi yapmaz ise… ‘Para yok’ anlamaz ‘mali kriter’ anlamaz. Neden? Çünkü zaten onun hayatında böyle bir değer olsa, önce iktidarından hesap sorar. Ne yapar benim vatandaşım? Bir maçın hakemi hakkında suç duyurusunda bulunur. Sebep? ‘Görevi suistimal’… Allah’tan başka hiçbir alanda sıkıntı yok da, bunun peşine düşmüş.
Yanlış anlaşılmasın. Ben de futbolu severim ve iyi bir taraftarımdır. Ama artık bu kadarı da akıl tutulmasına giriyor. Anlamakta güçlük çekiyorum. Kendisinin ve çocuklarının geleceğini en basit ifadeyle görevi suistimal edenlere sorması için, Hakem Bülent Yıldırım’ın ülkeye Başbakan ya da Bakan mı olması gerekiyor? Kim bilir? Belki de öyle…
inanın o haberi bende okudum ve millet niye diger konularda bu kadar duyarlı omaz diye acı bir tebessüm ettigimi hatırlıyorum.ve işte bu yüzdende şu anki hükümet veya aynı görüştekilerin bu ülkenin başına bela olmaya devam edecegini düşünüyorum.VE BİZ ADAM OLMAYIZ DİYORUM