DÜNYA’nın pazartesi günkü sayısında, TEPAV’ın ilkini günyüzüne çıkardığı ve bundan sonra iki ayda bir yayınlayacağı ‘Ekonomide Durum’ raporunun son bölümünde yer alan senaryolar manşetten verilmişti. İki senaryo vardı; bu senaryoları biribirinden ayıran temel fark Avrupa’daki olayların nasıl gelişeceğiydi. Kötü senaryoda Avrupa’da işler daha da karışıyordu. İyi senaryoda ise İspanya en kötüyü geride bırakıyor ve sorunlu ülkelerin Euro Bölgesi’nden çıkışları gündemden düşüyordu. İyi senaryoyu daha da iyi kılacak temel gelişme ABD Merkez Bankası’nın (FED) yeni bir parasal genişlemeye gitmesiydi.
Draghi’nin açıkamaları
Her bir senaryo altında Türkiye ekonomisinin nasıl etkilenebileceği DÜNYA’nın ilgili haberinde güzel biçimde özetlenmişti; tekrarlamayacağım. Üzerinde durmak istediğim konu şu: Raporda bu senaryoların her ikisinin de gerçekleşme olasılıklarının olduğunu, ancak kötü senaryonun gerçekleşmesi ihtimalini biraz daha yüksek bulduğumuzu belirttik. Üstelik rapor yayınlanmadan dört gün önce Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Draghi piyasaların çok olumlu karşıladığı bazı açıklamalar yapmıştı. Bu açıklamaya ve olumlu tepkiye rağmen, bu yargımızı değiştirmedik. Bu yazıda bunun nedenlerini ele alacağım.
Finansal piyasalar, ECB Başkanı Draghi’nin konuşmasının şu kısmını can alıcı buldular: Draghi, bazı Avrupa ülkelerinin devlet tahvillerinin faizlerinin oldukça yüksek düzeylere gelmesinin, para politikasının ekonomi üzerine etkilerini zayıflattığını belirtti. ECB’nin görevleri arasında para politikasının ekonomiyi etkileme kanallarını açık tutmanın da olduğunu hatırlattı. Mesajı netti: “Yükselen tahvil faizleri para politikasının etkisini ortadan kaldırıyorsa, tahvil faizlerini düşürmek üzere harekete geçerim. Farklı bir ifadeyle, faizleri kabul edilebilir bir düzeye düşene kadar ikincil piyasada o tahvillerden satın alırım.”
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.