Avrupa’nın sorunsuz kuzey ülkeleri diğerlerine, ‘Ne haliniz varsa görün’ deyip kendi para birimlerine mi dönecekler?
Çok kızarlardı. Kızgınlıklarını ‘kibarca’ belli edecek biçimde de tepki verirlerdi. Bizim krizden sonra küresel krizden ise önceydi. Merkez Bankası’ndaki görevim nedeniyle yılda iki kez merkez bankalarının bankası konumundaki BIS’in düzenlediği toplantılara katılırdım. Bu toplantıların her yıl bir tanesi Türkiye’nin de içinde bulunduğu merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri için yapılırdı. Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) ve Brüksel’den birkaç bürokrat da katılırdı o toplantılara.
Bir sürelik tecritten sonra Sırbistan temsilcisinin de toplantılara katılmaya başladığını anımsıyorum. Bu toplantılardan birinde, söz nasıl da dönüp dolaşıp oraya geldi şimdi bilemiyorum ama Sırbistan temsilcisinin “Kendi paramızı bırakarak euroya geçmeyi düşünüyoruz” mealinde bir şeyler söylediğini anımsıyorum. Hem ECB’den hem de Brüksel’den gelen bürokratlar anında tepki verdiler. Bunun neden kabul edilemeyeceğini uzun uzun anlattılar. Benzeri tepkilere başka ortamlarda da şahit oldum.
Draghi coşturdu
Hafta içinde İspanya’nın on yıl vadeli devlet tahvillerinin faizinin yüzde 7,69’u görmesi üzerine, ECB Başkanı Draghi, bu tür gelişmelerin para politikasının ekonomi üzerine etkilerini zayıflattığını belirtti perşembe günü. ECB’nin görevleri arasında para politikasının ekonomiyi etkileme kanallarını açık tutmanın da olduğunu hatırlattı. Piyasalar bu açıklamayı, ECB’nin uzun bir aradan sonra sorunlu ülkelerin devlet tahvillerini satın almaya hazır olduğu biçiminde yorumladı. Elbette bu yorumlarla birlikte borsalar coştu.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.