Birleşmiş Milletler “Milletlerin Zenginliği” üzerine bir araştırma raporu yayınlamış. Bu çalışmadan “The Economist” dergisinde yayınlanan bir makale sayesinde haberdar oldum.
Geçen pazar günü köşemde bu konuyu işlemiştim. Güngör Uras’la o sabah yaptığımız konuşmada bana “okuru yoran bir yazı kaleme almışsın” diye bir eleştiri yöneltti. Galiba Güngör haklıydı. Üstelik yazıda bir kelime hatası da vardı. Yıllardır üzerinde kafa yorduğum bu konuyu açarak anlatmaya devam ediyorum.
GELİR VE SERVET
Hayatı bize gelir ile servetin ne olup ne olmadığını “aynen” anlatır. Gelir, bir akar; servet ise birikimdir. Servet bir gölse, gelir bir ırmaktır. Bazen ırmaklar gölü besler, bazen göl ırmakları. İktisat dilinde servete, sermaye de denir. İktisadi kalkınmanın yolu ve de amacı, sermaye terakümüdür (birikimidir). Bunun İngilizcesi “Capital Accumulation”dır. Yüksek gelir-yüksek harcama (çeşmenin suyu aktıkça) bireyi veya toplumu rahat yaşatır. Servet biriktirmek ise, akan suyun keyfini tam olarak çıkarmaktan kaçınıp, geleceği güvence altına almaktır. Bu, “ulusal tasarruf oranını arttırıp, birikimi milli servete dönüştürmektir”. Zengin ülke, sadece kişi başına milli geliri yüksek değil, aynı zamanda kişi başına milli serveti de yüksek olandır.
MİLLİ SERVET, MİLLİ GELİRİN KAÇ KATIDIR
İşte bu, can alıcı sorudur. Çünkü milli servetin meydana getiren bileşenlerin tarifi, tasnifi ve ölçümü sorunları henüz çözülmemiştir. Yani üzerinde anlaşılmış bir milli servet ölçü yöntemi yoktur. Yine de şu söylenebilir: …
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.