2012 yılının ikinci yarısındayız. Japonya 20 yıldan bu yana krizin içinde. Bazı yıllarda cıkacakmış gibi oluyor ama bir türlü o girdiği durgunluktan sıyrılıp çıkamıyor. 2006 yılında ABD’de başlayan subprime mortgage krizi 2008’de Lehman Brothers kriziyle zirveye ulaştı. ABD, krizden çıkacak derken 2010 yılından başlayarak Avrupa krize girdi. Avrupa krizden çıkamadığı gibi koşullar giderek ağırlaşıyor. Gelişme yolundaki ülkelerin en büyük GSYH’ya sahip olan iki üyesi Çin ve Hindistan durgunluğa girme aşamasında görünüyor. Birbirine bu kadar entegre hale gelmiş bir küresel sistemde krizin bulaşıcılığını önlemek neredeyse imkansız gibi.
Türkiye ekonomisi 2001 yılında krize girdi. Küresel sistemin yükseliş dönemiydi. Likidite bol ve risk alma arzusu yaygındı. IMF, kriz öncesi ve sonrasında Türkiye’ye 45 milyar dolar dolayında destek verdi. Türkiye bu desteği kullanarak, IMF programını tavizsiz uygulayarak ve küresel sistemin büyüme döneminde olmasından yararlanarak krizden hızla çıkmayı başardı. Bugün aynı koşullar mevcut değil. Yani örneğin İspanya’nın ya da İtalya’nın krizden o kadar hızlı çıkması kolay değil. Çünkü ne konjonktür çıkışa uygun ne de likidite 2000’lerin ilk yıllarındaki kadar hareketli.
2012 yılının ikinci yarısında Türkiye’nin ekonomik görünümünü grafikler yardımıyla özetlemeye çalışalım.
(1) Ekonomi eski hızında olmasa da büyümeye devam ediyor.
Aşağıdaki grafikte mavi çizgi sanayi üretimini, kırmızı çizgi de ekonomik büyümeyi üçer aylık dönemler itibariyle gösteriyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.