Geçtiğimiz hafta Çin’in ekonomik büyümeyi destekleyecek politikalar geliştireceği yönünde bir söylenti borsaların haftaya olumlu başlamasına neden olmuştu. Çok sürmeden bu haberin Çin’li yetkililer tarafından yalanlanması piyasaların umudu olan parasal genişleme beklentisini başka bir bahara öteledi. Bu süre içinde ECB ve Fed’den de yeni bir parasal genişleme mesajı gelmemesi hisse senetleri ile birlikte emtialarda sert satışlara neden oldu. Ta ki Cuma günü ABD’den gelen ve beklentilerin oldukça altında kalan tarım dışı istihdam verisine kadar. Mayıs ayında 150 bin kişi artış olması beklenen tarım dışı istihdamda artış son dönemin en düşük rakamlarından biri olan 69,000’de kaldı. Bu durum Fed’in istihdam artışını sağlamak için parasal genişleme yapmak zorunda kalacağı beklentilerini arttırdı. Fakat veri ardından parasal genişleme olacak beklentisi oluşsa da bu beklentinin sadece altın ve bir kısım emtia ile çok sınırlı bir şekilde Euro/dolar paritesine yansıdığını görüyoruz. Özellikle hisse senetleri tarafında bu beklentiden ziyade Avrupa’daki kriz ve ekonominin geneline dair endişelerin fiyatlanması dikkat çekti. Bu hafta Fed’den gelecek açıklamalarla beklentinin genele mi yayılacağı yoksa ortadan mı kalkacağını göreceğiz.
AB’de ise liderlerin ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) adım atmakta gecikmesi krizin her geçen gün yeni sorunlar doğurmasına neden oluyor. Yunanistan konusu 17 Haziran seçimlerine kadar askıda kalırken, bu süreçte liderlerin ve ECB’nin seyirci kalması krizin bulaşıcı etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Yunanistan’ın ardından ilk kurban en zayıf halka konumundaki İspanya oldu. İspanya’da bankaların kırmızı alarm vermesi ve ülkenin en büyük bankalarından biri olan Bankia’ya yapılan kamu müdahalesi, İspanya’da yeni kurumların da kurtarılmaya ihtiyaç duyacağı beklentisini arttırdı. İspanya’nın 100’lerce milyar euroluk yardıma ihtiyaç duyduğu haberleri, endişelerin ikinci zayıf halka olan İtalya üzerine de yoğunlaşmasına neden oldu. Hafta içinde İtalya’da yapılan borçlanma ihalelerinde talebin düşük kalması dolayısıyla da faizlerin yükselmesi sıra da İtalya mı var endişelerini arttırdı. İspanya’da bankaların yanında özerk bölgelerin de ayakta kalabilmek için yardıma muhtaç olmaları İspanya’nın kurtarma maliyetini arttıran başka bir unsur. Bu krizle mücadele etmesini beklediğimiz Avrupalı liderler ve Avrupa Merkez Bankası yönetimi şimdilik seyirci kalmayı tercih ediyorlar. Süreç bu şekilde işleyince de karşımıza yönetilemeyen, bulaşıcı etkisi hızla artan bir kriz çıkıyor. Bizim öngörümüz liderlerin ve Avrupa Merkez Bankası yönetiminin bu seyirci tutumunun 17 Haziran’daki seçimlere kadar sürdürülemez olduğu yönünde. Öncesinde oluşabilecek bir panik havası 17 Haziran seçimleri sonrasından atılacak bazı adımların da manasız kalmasına neden olabilir. Bu nedenle biz ECB’nin en azından İspanya gemisini batırmamak ve liderlere zaman kazandırmak için bir adım atmak zorunda kalacağı yönünde. Bu tahminimiz gerçekleşmediği sürece de borsalarda ve emtia piyasalarında olacak yukarı yönlü hareketleri satış fırsatı olarak değerlendirmek gerektiği görüşümüzü koruyacağız. Çünkü böyle giderse Yunanistan 17 Haziran seçimlerine ulaşsa da bu tarihe kadar İspanya ve İtalya ayakta duramayacak.
Avrupa krizi tüm yatırımcıların riskten kaçmasına neden oluyor. Riskten kaçan yatırımcılar da güvenli liman olarak negatif reel getirilerine rağmen ABD ve Almanya tahvillerine sığınıyor. Yatırımcıların uzun süre negatif reel getiriye razı olmayacaklarını düşünsek de ortam yatışmadan önce de buralardan çıkış zor görünüyor. Bu nedenle bizler geçtiğimiz haftalarda da vurguladığımız üzere ABD ve Almanya tahvillerinde faizlerde yukarı yönlü hareketler görmediğimiz sürece piyasalarda riskli varlıklar olarak gördüğümüz hisse senetlerinde yukarı yönlü hareket ihtimalini düşük görüyoruz.
En kritik haftalardan birine giriyoruz. Şuana kadar sessizliğini koruyan Avrupa Merkez Bankası (ECB) 6 Haziran’da faiz kararını açıklayacak. Az da olsa ECB’nin faiz indirimi yapabileceği beklentiler arasında. Faiz kararından ziyade bankanın Avrupa’daki krize karşı ne tür önlemler alacağı ya da almaya hazırlandığını daha önemli olacaktır. 17 Haziran’da yapılacak Yunanistan seçimlerinin sonuçları görülmek istenirse kriz Yunanistan İspanya ve İtalya dışındaki ülkelere de sıçrayabilir. Bu nedenle 6 Haziran öncesi piyasalarda ECB’nin adım atacağına dair beklentilerle sınırlı da olsa bir iyimserlik oluşabilir. Fakat ECB son bir aydır yaptığı gibi izlemeye devam edecek olursa 17 Haziran seçimlerine kadar piyasaları çok sancılı günler bekliyor demektir. Bu nedenle biz bu haftanın en kritik gündemi olarak ECB toplantısını görüyoruz. Bunun haricinde bu hafta açıklanacak verilerden içeride pazartesi günü açıklanacak olan mayıs ayı enflasyon verilerini ve Cuma günü açıklanacak olan nisan ayı sanayi üretimini takip edeceğiz. Dışarıda ise ECB’nin faiz kararını açıkladığı günün akşamında Fed Beige Book raporunu açıklayacak. ECB’nin ardından Fed’in de ekonomik gidişata dair beklentilerini görmemiz açısından oldukça önemli olacaktır. Piyasalar gelinen son noktada öncelikle ECB’den bir çözüm yolu üretmesini, ECB gecikecek olursa da Fed’in Avrupa’ya zaman kazandırabilecek adımlar atmasını bekliyor. Bu hafta uzun süredir sessizliğini koruyan ECB başta olmak üzere her iki merkez bankasının da olası bir Euro krizinde ne gibi adımlar atacaklarına dair stratejileri hakkında piyasalara renk vermek zorunda kalacaklarını düşünüyoruz. Hatırlanacak olursa geçtiğimiz haftaya Çin’in ekonomik büyümeyi destekleyecek politikalar geliştirebilir beklentisiyle olumlu başlamıştık. Fakat çok kısa bir süre sonra bu haber Çin’li yetkililer tarafından kesin bir dille yalanlanmıştı. Çin’den parasal genişleme umudunun en azından şuan için ortadan kalkması gözleri diğer iki büyük banka olan ECB ve Fed’e çevirdi. Bu nedenle bu hafta bu iki bankanın yapacağı açıklamalara göre piyasalar her iki yönde de çok sert hareketler yapabilir. Bu nedenle biz çarşambayı önümüzdeki haftanın en riskli günü olarak görüyoruz.
İMKB 100 ANALİZİ : Pozitif ayrışma ve kritik dirençler
Cuma günü yurtdışı piyasaların neredeyse tamamından pozitif ayrışan İMKB’de alımların arkasından petrol fiyatlarının düştüğü argümanı ağırlık kazansa da tek başına yükselişi destekleyecek bir haber olmadığını düşünüyoruz. Bu endekste daha çok teknik dinamiklerle gerçekleşene bir hareket olarak baktığımız son yükselişte 55,650’deki kritik direncin aşılabilmesi durumunda yeni alımların gelebileceğini düşünüyoruz. Bu durumda ana hedef olarak 56,750/57,000 aralığını görüyoruz. Şu anki görünümde endekste en güçlü direncin oluşmasını ve düzeltmenin sonlanmasını beklediğimiz seviye burası. Öncesinde bugüne değinecek olursak endeksin güne bir miktar düşüşle başlaması ve bir süre satış baskısı hissedilmesi normal olacaktır. Fakat yurtdışında yaşanacak olası bir toparlanma çabası, İMKB’nin yeni bir pozitif ayrışmasına neden olabilir. Her ne kadar Cuma günü gelen alımlar endeksi yukarıya taşısa da bu alımların henüz İMKB’yi yurtdışından koparacak güçte ve hacimde olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle de soluksuz bir ralli beklentisine kapılmak için çok erken olduğunu düşünüyoruz. Bugün aşağıda izleyeceğimiz en önemli seviye ise 54,750. Bu seviye üzerinde tutunulamazsa satışlar hızlanabilir.
Üzeyir DOĞAN / Araştırma Müdürü
MARBAÅž Menkul DeÄŸerler
[email protected]
Telefon: (0212) 286 30 00